Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Haziran 2017

Bile bile lades...

Bir gazeteci grubu olarak, batılı büyük bir ülkenin konsolosu ile sohbet ediyorduk Söz dönüp dolaşıp o sırada gündemde olan Can Dündar yönetimindeki Cumhuriyet'in MİT TIR'ları haberine geldi.
Konsolosa göre, bu normal bir haberdi ve yapılan iş de gazetecilikti. Kendisine, 'Ülkenizde de benzer bir durum yaşansa ve bir gazete bizdekinin benzerini yapmaya kalksa ne olurdu' diye sorduk. Bildik basın özgürlüğü yavelerini tekrarladı. Ancak ülkesiyle ilgili bazı olaylardan örneklerle soru somutlaştırılınca iş değişti ve 'Bizde böyle bir şey olmaz' deyiverdi konsolos.
Arkadaşlardan birisinin 'siz bu tür şeylere olmadan mani oluyorsunuz, biz ise önceden mani olamadığımız için yargılıyoruz' sözleri, meseleyi noktaladı.
Enis Berberoğlu ile ilgili gerekçeli karara Can Dündar'ın 'Tutuklandık' kitabından alınan satırlar, kelimenin tam manasıyla ibretlik.
Özellikle de MİT TIR'ları ile ilgili görüntüler kendilerine ulaştığında Cumhuriyet gazetesi mensuplarının kendi aralarındaki değerlendirme, epey ufuk açıcı.
27 Mayıs 2015 günü öğleden sonra 'solcu bir milletvekili dost'un getirdiği görüntüleri izleyince, MİT'in Suriye'ye silah taşıdığını anlamışlar. Gelen belge gerçek olduğu ve kamu yararı gördükleri için de yayımlamaya karar vermişler.
Silahların kime gittiği, konu manipüle edileceği için önemsiz.
Can Dündar'ın şu satırları, meseleye bakışı özetliyor: "Hükümet, tam da El- Kaide'ye destek verdiği, IŞİD milislerine yardım ettiği iddialarının yoğunlaştığı dönemde adeta suçüstü yakalanmıştı." Dikkatinizi çekti mi bilmem, ama yukarıdaki cümlede çok kritik bir kelime var: Adeta!.. Dündar'ın mahkeme safhasında yaptığı savunma da, 'bilgiden çok zanna dayalı olarak silahların terör örgütlerine gittiğini ima ettiği' şeklindeydi.
Kamu yararı konusu ise karmaşık.
Sonradan yaşananlar, kamu yararının Türkiye'den çok mesela Almanya ve başka batılı devletlerle ilgili olduğunu gösterdi çünkü.

Ağır ceza gerektiren suç!..

Vakit geç olduğu için yayımı ertesi güne bırakmışlar. Sonra gazetenin icra kurulu başkanı ile görüşmek aklına gelmiş Dündar'ın. Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın sözleri çok net: "TIR'ları durduran savcıları, askerleri tutukladılar. 'Devletin sırrını ifşa', ağır ceza gerektiren suçtur. Tutuklama kaçınılmaz..." Buna rağmen, 29 Mayıs 2015 tarihli Cumhuriyet'te "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar!" manşeti altında görüntüler yayımlanır. Bu kadarı maksadı temine kafi gelmediği için, silahların El-Kaide ve IŞİD milislerine gittiği iddiası da haberin içine katılarak tabii.
Tam da burada Dündar'ın kitabından bir cümleyi almak gerek: "Ve seçime beş vardı...' Evet AK Parti'yi seçimde belirli ölçüde yaralayacağı düşünülen görüntüler, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri'ne 'beş kala' yayımlanır.
'Gazetecilik' bir türlü dize getirilemeyen Türkiye'yi zayıf düşürmeye yönelik bir manivela olarak kullanılmış;
'gerçek' ciddi şekilde manipüle edilip niyete uygun hale getirilmişti. Her şey kamu yararı içindi güya... Mesele şu ki, bu işten yararlanan kamu bizimki değildi...
'Seçime beş kala' yapılan yayımın esas hedefi Türkiye'yi uluslararası alanda zor duruma düşürmekti belli ki... Tutuklamalar olacağını biliyor ve bekliyorlardı.
Enis Berberoğlu kararının gerekçesi, birilerinin 'bile bile lades' dediklerini ortaya koyuyor... Dündar bunun için tahliye sonrası Almanya'ya kaçtı demek ki.
Berberoğlu'nun işin neresinde olduğu yakında anlaşılır... Kılıçdaroğlu'nun neresinde olduğu ise yürüyüşünden belli zaten...