Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 28 Haziran 2017

Katar’ı ikna edememek

Katar Krizi'nin nereye varacağı yavaş yavaş belli oluyor. Hiçbir yere vardığı yok. Suudi Arabistan öncülüğündeki yaptırımcılar Katar'a öyle bir liste verdiler ki buradan bir şey çıkması zor görünüyor. Ayrıca bu listeyi destekleyen ülkelerin Katar üzerindeki nüfuz ve etkilerine bakıldığında Katar'ı zorlayamayacakları da ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla bu krizin de Ortadoğu'daki çözümsüz olaylarından biri olarak kalma ihtimali oldukça yüksek.
Eğer Katar'dan talep edilenler mantıklı ve taviz verilebilir bir liste olsaydı o zaman diplomatik bir çözümden bahsedilebilirdi. Karşısında uygun bir liste bulan Katar gereksiz bir maliyet ve zıtlaşma yerine uzlaşmayı tercih edebilirdi. Böyle bir krizin sonlanması için en tercih edilebilir yol bu olurdu. Bu liste en azından üzerinde müzakere yapılabilir bir liste olsaydı o zaman bir şans vardı. Fakat liste öylesine talepkar ki, Katar bunu müzakere bile etmeyi düşünmeyecektir. Zaten listeyi verenler de böyle bir çözümden yana olmadıkları için böylesi ağır şartlar öne sürüyorlar. Katar'ı sonuna kadar zorlamanın peşindeler. Kendilerince çok uygun bir zaman diliminde olduklarını düşünüyorlar. Katar zaten bu şartlara teslim olursa kendini bağımsız bir aktör olarak var eden her şeyden vazgeçmiş olacak. Bu nedenle Katar rızasıyla bu anlaşmaya yanaşmayacaktır. Diplomatik bir çözüm en azından bu şartlar altında mümkün görünmüyor.
Eğer rızasıyla uzlaşmazsa geriye zorla bir çizgiye itilmesi kalır. O zaman da yaptırım uygulayan ülkelerin Katar üzerinde güç kullanıp kullanamayacağı meselesine bakmak lazım. Güç kullanmak demek Katar'ın aksi taktirde kabul etmeyeceği şartları Katar'a zorla kabul ettirmek demektir. Bunu sağlamak adına yaptırım uygulamak zaten bir güç kullanım biçimidir. Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez ülkeleri güç kullanarak Katar'ı rızası olmayan bir noktaya getirmeye çalışıyor. O zaman bu ülkelerin yeterli gücü olup olmadığına bakmak lazım. Katar'ın küçük bir ülke olması ve Arap yarımadasına bağımlı bir görüntü vermesi diğer ülkelerin hep beraber hareket ediyor oluşu Katar'ı gerçekten zayıf gösteriyor. Fakat böylesi ilişkisel bir bakış açısı güç denklemini anlamak için yeterli değildir. Katar ile Suud arasında ciddi bir güç farkı olabilir ancak bu Suud'un Katar üzerinde güç kullanabileceği anlamına gelmez.
Çünkü Katar ile Suud ilişkisi dünyanın diğer ülkelerinden tecrit edilmiş bir ilişki biçimi değil. Sadece ikisinin bulunduğu bir dünya yok. Katar sadece bir Körfez ülkesi de değil. Aynı zamanda Ortadoğu çapında etkinliğe sahip bir ülke. Hatta dünya çapında büyük fonlar yöneten bir ülke. Yani Körfez dışındaki aktörlerle de ilişkisi var. Körfez dışındaki ülkeler Katar ile olan bu ilişkilerini sürdürmeye devam ettiği müddetçe Körfez ülkeleri Katar üzerinde yeterli güç kullanamaz ve Katar'ı istedikleri noktaya zorla çekemez. Yani Türkiye, İran ve benzeri ülkeler Katar'la iş yapmaya devam ettiği müddetçe Katar yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilir. Amerika tüm dünyada Katar'a karşı koalisyonu destekleyici tedbirler almadığı müddetçe Katar yeni ortaklar bulabilecektir. Bir ülkeye ikna edici bir yaptırım uygulayabilmek için bölgesel liderlik yeterli değil, küresel hegemonya gerekir. Özellikle Katar'ın uçak alımı ve farklı Amerikan kurumlarından gelen ihtiyatlı açıklamalar sonrasında görüyoruz ki Amerika Suud tarafına beklenen desteği vermeyecek. Dolayısıyla Katar üzerinde güç kullanmaları da çok mümkün görünmüyor.
Geriye tek yöntem kalır. O da şiddet kullanımı. Katar yaptırımlara rağmen ikna olmazsa, Suud öncülüğündeki Körfez ülkeleri şiddet kullanmayı düşünebilir mi? Mantık çerçevesinde bakarsanız olmaz. Ama diyelim ki bir çılgınlık yaptılar ve Katar'a saldırdılar. O zaman tahmin ederim ki, bu işin sonu Saddam'ın Kuveyt'i işgali gibi olur. Nasıl Saddam'a çok yakın duran Amerika Saddam'a ağır bir ceza kestiyse, Suud'a da yakın duran Amerika aynı cezayı ona da kesebilir. Kısaca söylemek gerekirse, Suud zaten boyunu aşan bir eyleme kalkıştı. Devam ederse daha da kötü sonuçlarla karşılaşabilir.