Tarihi 23 Mayıs 2018

Çete

Bir işadamı dostum ile sohbet ettik geçtiğimiz hafta. Arkasında kaos zengini dünyanın en güçlü ailelerinin olduğu kredi derecelendirme kurumlarıyla ilgili ilginç sözler sarf etti. Malum böyle bir çete var. Kalkıyorlar "Türkiye'nin kredi notunu düşürdük" diye açıklama yapıyorlar. "Siz kimsiniz, nesiniz" diyen yok. İşadamı dostum "Türkiye'nin kredi notunu düşürmeden bir hafta önce ülkemizde bazı işadamlarını telefonla aradı bu çetenin mensupları. 'Sizin notunuzu düşüreceğiz. Dolar yükselecek. Biz açıklama yapmadan dolara yatırım yapın' diye çağrıda bulundular. İşte böylesine alçakça çalışıyorlar" dedi.
Seçim öncesi bir el doları yükseltmek için adeta parmaklarına kırarcasına çalışıyor. Dolara en fazla saldırılardan biri de Londra Finans Merkezi London Of City'den oldu. Çok ilginçtir oradaki bankaların ve finans şirketlerinin büyük bölümü de aynı şekilde kaoslardan beslenen dünyanın en zengin ailelerine ait. Şöyle bir düşünün... Siz eğer kredi derecelendirme şirketinin sahibi olsaydınız ne yapardınız? Bir hafta sonra bir ülkede kredi notunu düşürme kararı aldıysanız, kendinize yakın şirketlere ve operasyon yapacağınız ülkedeki sizinle ilişkide olan işadamlarına bir hafta öncesinden haber verir miydiniz? ? Tabii ki vermezdiniz.
Çünkü haram lokma peşinde olmayan bir MİLLETİZ biz. Ancak paraya doymayan haramzedeler bu sistemle çalışıyor. Paradan soygun yaparak para kazanıyor. Bir ülke düşününün.
İhracat yapıyor, dışarıya mal satabilmek için kendini yırtıyor. Ardından başka ülkeden bankacılar kazandığınızı oturduğu yerden "Hüüp" diye çekmek için bilgisayardan saldırıyor. Maalesef dünyada böyle bir sistem var. Saldırılar ve soygun sadece bizim ülkemizde olmuyor. Yeryüzünün her yerinde aynı yöntemle milyarlarca insanın cebinden para çalıyorlar. Paradan para kazanan ve 100 trilyon dolarlara hükmeden bu aileler ellerindeki her silahla yola çıkarak dünya tarihinin en büyük soyguncusu olma unvanına ulaşıyor. Mesela İngiltere Merkez Bankası da ABD Merkez Bankası FED de aynı zengin ailelerin. FED'in alacağı kararlara tüm dünya kilitleniyor.
Örneğin bütün televizyonlar alt yazı geçiyor. "FED faizleri düşürecek mi yoksa yükseltecek mi? Kararını bir hafta sonra açıklayacak" diye "Flaşh haber" başlığıyla günler öncesinden alt yazı geçmeye başlıyorlar. Haydaa... Bütün finans merkezleri, devlet adamları, maliye bakanları, işadamları diken üzerinde hop oturup hop kalkmaya başlıyor. Alınacak karar doları uçuracak veya aynı seviyede bırakacak. Belki de düşürecek... Kararın ne olduğunu yeryüzünde FED yöneticileri ve patronları zengin ailelerden başka kimse bilmiyor. Peki FED'in patronları kararın ne olacağını açıklama yapılmadan bir hafta önce biliyorsa?... Ki kesinlikle böyle... Ne olur? Tabii ki o zengin aileler bir hafta sonra açıklanacak kararın dolarda, borsalarda, altın fiyatlarında nelere yol açacağını bilir... Ve giderler bir hafta öncesinde tüm ülkelerde operasyon çekerek kağıtla oynar, yedi günde MİLYARLARCA DOLARI hortumlarlar. Sadece böyle olsa iyi... Bir de bu zengin ailelerin, hemen her ülkede bayisi durumunda zengin işadamları vardır. İşte onlara da bir hafta öncesinden haber verirler. Dünyayı bilgisayar tuşlarına basarak oturdukları yerde birlikte soyarlar.
O yüzden işadamı dostumun anlattığı aynı patronların ve yöntemin yolcusu kredi derecelendirme kurumları da soygunda kullanılan ikinci araç olarak karşımıza çıkıyor. Seçim öncesi ülkemizde manipülasyonlar yapıyorlar. Telefonlarla işadamlarını yönlendirecek kadar alçaklaşıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Faizler inecek" diyor. Onu ekonomik operasyonlarla indirmeye, Merkez Bankası üzerinde faiz artırımı baskısı kurmaya çalışıyorlar. Faizler artacak ki daha çok kazanacaklar. Faizler artacak ki Türkiye'nin büyümesi ve yatırımları sekteye uğrayacak. O yüzden bu seçimler de onlar için çok önemli... New York- Londra-Tel Aviv finans şeytan üçgeni bu nedenle Ankara'yı istiyor. Bu nedenle söz dinleyecek bir lideri köşke taşımak için saldırıyor. Onun için dışarıdaki medya ve içerideki faiz tellallarını tetikçi olarak kullanıyor. Peki biz ne yapacağız?
Operasyonlara sandıkta boyun mu eğeceğiz?