Soruşturma ekiplerine göre kendi yasaları ve üyeliğe alınma ritüelleri olan örgütün Almanya genelinde en az 12 şubesi bulunduğu ve büyük çoğunluğu Türk, toplam 1500 üyesinin olduğu tahmin ediliyor.
Geçen yıl Alman istihbarat örgüteri tarafından hazırlanan ve Alman basınına yansıyan raporlarda, grubun "Türk milliyetçisi ve aşırı sağcı" olduğu ve yöneticilerinin Ankara'dan yönlendirildikleri ileri sürülmüştü. Alman güvenlik birimlerinin dinleme ve gözlem tutanaklarına dayandırılan haberlerde, AK Parti İstanbul eski milletvekili Metin Külünk'ün Almanyalı Osmanlıların ileri gelenlerine birçok kez para verdiği, bunun karşılığında grup üyelerinin AK Parti'nin Almanya'daki toplantılarını koruduğu iddia edilmişti. Buraya kadar yazdıklarımın hiçbiri bana ait değil...
Tüm satırları Amerikan basınından buraya taşıdım... Adı "Osmanlı" olunca Almanya'da başlayan operasyonun sesi taa Amerika'dan geliyor... Yeni Türkiye, yeni sistem ve "Başkanlık" dönemi bugüne kadar bize her türlü argümanla saldıranların tamamını korkutuyor. Başkan Erdoğan'ın Beştepe'deki tarihi törende yaptığı konuşmayı dinlerken sözü 2200 yıllık 16 Devletli Türk tarihine getirdiğinde çok duygulanmıştım. O cümlelerde "Bin yıl önce Malazgirt'te Anadolu'ya serptiğimiz tohumlar Selçuklu Devletiyle boy vermişti. Osmanlı, 3 kıta 7 iklimi içine alan ulu bir çınara dönüştürdü. Yaşlanan çınarı cumhuriyet aşısıyla yeniden gençleştirdik." diyordu Başkan. İşte Yeni Türkiye ve yeni yönetim modeli ile GENÇ bir devletin hantal yapıdan kurtularak dünya sahnesine çıkması birilerini aklınızın almayacağı kadar hem ürkütüyor hem de rahatsız ediyor.
Nitekim küresel sermayenin gazetesi The Economist bu rahatsızlığı seçimin hemen ertesinde sayfalarından dışa vuran ve ağlayanların başında gelen bir tetikçi olarak karşımıza çıktı. "Türkiye'de milliyetçilik ve Osmanlı nostaljisi karışımı bir dönem başlıyor" diye yazarak adeta saç baş yoldu. Gençlik aşısı yapılan ÇINAR'dan korkuyorlar...
Çünkü yeni yönetim modeliyle alınacak hızlı kararlarla Yeni Türkiye'nin dünya arenasında daha da güçlü yer alması ihtimali, onların uykularını kaçırıyor. Bu korku öylesine büyük ki, İsrail'de Ebru Özkan adında bir Türk kızı Tel Aviv'de uçağa binerken casusluk iddiası ile gözaltına alınıyor. Bu konuda ellerinde müthiş (!) bir belge olduğunu açıklıyor MOSSAD... Türk kızının çantasında bulunan 5 ŞİŞE PARFÜM casusluğun belgesi olarak sunuluyor, Türk kızı ayakları kelepçelenerek mahkemeyen getiriliyor. Büyüyen ve gelişen Türkiye, karşımızda olanları işte böylesine korkunç bir paranoya içine itiyor.
Halbuki Türkiye de kendi sistemiyle çocuklarımızın beyinlerini yıkamak üzere çalışmalar yapan, kendilerini İngilterede dil bilimci olarak tanıtan ama aslında Tel- Aviv kökenli olup, merkezi İsrail'de olan Helen Doron çocuk eğitimi programının temsilcileri Milli Eğitim Bakanlığı'ndan izin aldıklarını söyleyerek Türkiye'de şubeler ve bayi sistemi kurmak üzere görüşmelere başlıyor. 5 şişe parfümle giremediğimiz İsrail'de basılan trilyonlarca lira değerindeki kitapları ellerini kollarını sallayarak bu ülkeye sokuyorlar. Milli Eğitim Bakanlığından bu kuruma herhangi bir onay verildiğine dair henüz bir açıklama da yok. Helen Doron genel müdürlüğü, İsrailin Haifa şehri sınırları içerisinde, Hararit DN Misgav 20182 adresinde bulunmaktadır ve bütün dünyaya kendi siyonist fikirleri ile oluşturdukları eğitim modellerini ihraç etmektedirler. Bir Türk kızını 5 ŞİŞE PARFÜM nedeniyle "CASUS" diye tutuklayanlara Yeni Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu "Gereken cevabı alacaklar" diyerek karşılık verdi... Yeni Milli Eğitim Bakanımız da İsrail'den gelen trilyonlarca liralık kitabın, çocuklarımızın eğitimine sunulması konusunda gereken işlemleri mutlaka yapacaktır. Başkanlık sistemi ve yeni yönetim modelimiz, 5 ŞİŞE PARFÜM'ün hesabını mutlaka soracak kudrette olacaktır. Rahat olun... Artık Yeni Türkiye var...
