Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Ekim 2017

‘Müftü Nikahı’...

Dinden ve dinle alakalı olan şeylerden, daha doğrusu İslam ve İslam'la alakalı olanlardan haz etmeyenlerin, din ve dinle alakalı olanla çeşitli zamanlarda yolları kesişir.
Ne kadar arzu ediyor olmasalar da, bu böyledir.
Ailelerin uygulamalarına bağlı olarak, küçüklüklerinde yaz aylarında yakın camilerde açılan Kur'an Kurslarına gitmiş olanları vardır mutlaka.
Bunlardan bazılarının, o kurslarda hasbelkader yemiş oldukları sopalar sebebiyle yaşadıkları travmalar da meşhur olup, din karşıtlıklarının kaynağının bu durum olduğu da düşünülür.
Evliliklerinde 'imam nikahı' kıydırırlar genellikle. 'Seviyeli' olduğunu iddia ettikleri birlikteliklerinde resmi nikah akıllarına bile gelmese de, ne olur ne olmaz diye kıydırdıkları 'İmam Nikahı' ile beraberliklerine belirli bir seviye kazandırdıklarına inanırlar...
Cenazelere gider ve vakit namazı kılınırken girmedikleri camilerin avlularında, yakınları için kılınan cenaze namazlarını uzaktan seyrederler... Vefat edenin yakınlığına göre de, 3'ü, 7'si ve 40'ı günlerinde düzenlenen mevlitlerde boy gösterirler. Yakınlarının vefat yıldönümlerinde büyük camilerde düzenledikleri mevlitlere katılanların azlığı sebebiyle kahırlandıkları da bilinir.
Her faninin başına gelecek hal olan ölümleri, din ve dini olanla en yakından tanışma halleridir ama bu durumda ne olup bittiğinin farkında bile değillerdir.
Bir imam tarafından yıkanır, kefenlenir ve defnedilirler. Ve duyup duymayacakları tartışmalı olsa da, kabre konulduktan hemen sonra imam tarafından verilen 'talkın'a muhap olurlar.
Yukarıda saydıklarımızın istisnaları da vardır tabii. Çocukluklarında Kur'an Kurslarına uğramamış, evliliklerinde ya da seviyeli olduğunu iddia ettikleri birlikteliklerinde imam nikahına gerek duymamış, cenazelere gitmemeyi itiyat edinmiş ve inanca karşı mesafelerinde samimi oldukları için, öldüklerinde dini törenle gömülmemeyi vasiyet ederek bunu sağlamış olanlar, bu kategoridendirler. Hemen belirtelim ki bunların sayıları çok ama hakikaten çok azdır.

MÜFTÜ NİKAHI KUYRUĞU...
Önceki gece TBMM'de kabul edilen 'Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi veren yasal düzenleme', gündeme geldiğinden beri tartışılan bir konu. Düzenlemenin esası ile alakasız bir zeminde yürütülen tartışmanın muhalif tarafını da, İslam ve İslam'la alakalı hususlarla barışık olmayanlar temsil ediyordu ve belli ki bir süre daha bunu sürdürecekler.
Belediye Başkanları ya da onlar tarafından yetkilendirilen memurlarca kıyılan resmi nikahın, müftüler tarafından da kıyılabilmesinin en güzel taraflarından birisi, muhaliflerinin canını sıksa da, aynı anda 'imam nikahı' olarak bilinen 'dini nikah'ın da kıyılabilecek olması...
Dine ve dini olana uzaklıkları sebebiyle müftülere resmi nikah kıyma yetkisinin verilmesine karşı olanlar arasında, konuyu hala kavrayamamış olanlar olduğu malum. Bunlar kafalarını 'dini nikah'a taktıkları için, verilen yetkinin Medeni Kanun'a uygun olarak resmi nikah kıyma yetkisi olmayıp, 'dini nikah' kıyma yetkisi olduğunu düşünüyorlar.
Güya eleştiri sadedinde dile getirilen çocuk gelinler, akraba evlilikleri ve başka argümanların tamamı da, güya tezlerine haklılık kazandırmak amacıyla kendi uydurdukları şeyler.
Meselenin bam teli ise, herhangi bir şekilde kendi nikahlarında müftülerle karşılaşma ihtimalinden duydukları rahatsızlık. Bu da, bu kesimlerin toplumu tanıma konusunda ne kadar cahil olduklarını gösteriyor.
İleride, kendilerinin ya da yakınlarının nikahlarını müftüye kıydırmak isteseler bile, bunun için sıra bulamayacaklarını bilselerdi, olaya bakışları değişirdi belki...