Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 8 Aralık 2017

Sondan bir önceki mektup...

ABD Başkanı Donald Trump, 1995'ten beri askıda tutulan Kudüs'ü İsrail'in başşehri olarak tanıma ve Tel-Aviv'deki ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararını yürürlüğe koymakla, sondan bir önceki mektubunu da yazmış oldu...
Fıkrayı bilirsiniz: Vaktiyle bir devlet başkanı kendisinden sonra yerine gelen kişiye tavsiyelerini içeren üç mektup bırakır ve başı sıkıştıkça sırasıyla açmasını söyler.
Başı sıkışan yeni devlet başkanı mektuplardan ilkini açtığında: "Bütün olumsuzluklarla ilgili olarak düşmanlarını kötüle, suçu onlara at" yazdığını görüp, gerekeni yaparak sıkıntıyı savuşturmuş.
Yeni bir sıkıntıyla karşılaşınca da, ikinci mektubu açmış. Onda da: "Yanındakileri kötüle ve yaşananlarla ilgili olarak onları suçlu ilan et" yazıyormuş. Gerekeni yapmış. Üçüncü yani son mektuba sıra gelince, açtığında: "Üç mektup ta sen yaz" notuyla karşılaşmış...
Trump'a Obama tarafından böylesi mektuplar bırakıldıysa, ilkinde ne yazdığını şimdiye kadar yapıp ettiklerinden anlayabiliriz. Ancak ikinci mektupta:
"Başın sıkışınca, İsrail'i ve dolayısıyla ülkedeki Yahudi lobisini memnun etmek için 1995'ten beri askıda duran elçiliğimizi Kudüs'e taşıma kararını uygulamaya koy" yazdığı nerdeyse kesin.
Her nedense istenmeyen bir başkan olan Trump'ı, 1995'ten beri hiçbir ABD başkanının yapmadığını yapıp, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ve ABD büyükelçiliğini Tel- Aviv'den Kudüs'e taşıma kararı da kurtaramayacaktır büyük ihtimalle.
Çünkü böylelikle, aslında daha İsrail'in kuruluşundan beri istediklerini nihayet alan çevreler açısından Trump'ın herhangi bir ehemmiyeti kalmayacaktır.
Seçilir seçilmez aslında seçilmemesi gerektiğini düşünenlerin 'topal ördek' yapmaya çalıştıkları Trump'ın, kendisine bırakılan üçüncü yani son mektubu ne zaman açıp, kendisinden sonra gelene üç mektup yazmaya başlayacağı bilinmez. Ancak gidişata bakılırsa, bunun pek de uzak olmadığını söyleyebiliriz.

EVET, ŞİMDİ NE YAPIYORUZ?
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı son telefon görüşmesinde 'PYD-YPG'ye artık silah vermeyeceğiz demişti Trump.
Ancak, hemen ardından ABD Savunma Bakanlığı Başkanlarının söylediklerinin tam tersi manalar içeren açıklamalar yapmıştı.
Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma ve Tel-Aviv'deki ABD büyükelçiliğini bu şehre taşıma ile ilgili açıklaması hakkında, ABD dışişleri bakanlığının da, başkanın tam aksine bir açıklama yapması ihtimali yok, ne yazık ki...
Trump'ın söz konusu kararı ile ilgili olarak başta Türkiye olmak üzere İslam coğrafyasından yükselen tepkilerin bundan sonra dinmeyeceği, kesin.
Varlıklarını ABD ile irtibatlandıran ve nerdeyse sözünden çıkmayan bazı Müslüman ülke yöneticilerinin oldukça sıkıntılı durumlarda kalacağı günler başladı artık.
Kim ne derse desin ve kim ne anlatmaya çalışsın, ABD yönetiminin aldığı karar, sayıları iki milyara yaklaşan Müslümanların hepsinin kalplerinde derin bir yara daha açmıştır.
Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile 13 Aralık'ta İstanbul'da Kudüs için toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı liderler zirvesi, bu cevap sadedinde atılmış önemli bir adım...
1995'ten beri Müslümanların başlarının üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi tuttuğu Kudüs'le ilgili kararı yürürlüğe koyarak İsrail'i sevindiren ABD'ye, Müslümanlar tarafından hak ettiği cevabın verilip verilemeyeceğini, hep beraber göreceğiz...
Trump'ın, başkanlığını sağlamlaştırmak için attığı bu vahim adımı, 'barışa gidecek yolun taşlarından birisi' olarak takdim etmeye çalışmasını yutacak tek bir Müslüman bile yoktur.