Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 16 Kasım 2018

Ceza mı, kamuflaj mı?..

Suudi Arabistan Başsavcılığı'ndan Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yapılan son açıklama, 'evet, ama yetersiz' değerlendirmeleri ile karşılandı.

Kaşıkçı'nın ülkeye dönmesi için ikna etmeye çalışan Suud'dan gelen timin başındaki kişinin emriyle öldürüldüğü, cesedin parçalara ayrılarak görüntülerine kısmen ulaşılan yerel bir işbirlikçiye teslim edildiği, açıklamada yer alan hususlardan.

Kaşıkçı'nın ölümüyle ilgili suçlanan 11 kişiden cinayete katılan ve talimatı veren 5'i için idam cezası istendiğinin yer aldığı açıklama, olayı tam olarak aydınlığa kavuşturmadığı gibi, kendi içinde de tutarsızlıklar içeriyor.

Bir kişiyi ikna etmek için neden 15 kişinin gönderildiği ve bu kişilerin neden bir insanı öldürüp parçalara ayırmada kullanılacak malzemeler taşıdıkları, akla gelen sorulardan bazıları.

Suud gibi bir ülkede, bu kadar kalabalık bir kadroya konsolosluk binasında yapılacak bir operasyon için emir verenin çok üst düzey birisi olduğu açıkken, timin başındaki kişinin suçlanması, meselenin üstünün kapatılmaya çalışıldığının göstergesi.

Önce, 'konsolosluktan çıkıp gitti' yalanına sığınanların, Cemal Kaşıkçı olayı ile yaptıkları son açıklama, ciddi bir mesafe alındığının göstergesi olsa da, sır yumağı henüz bütünüyle çözülebilmiş değil.

Beş kişinin idamlarının Kaşıkçı'yı öldürdükleri için mi, yoksa bu işi yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları için mi istendiği, ciddi bir merak konusu…

En önemli soru işareti de, bu idamlarla olayın üstünün kapatılmak istenip istenmediği…

Suud'dan gelen timin mensupları Kaşıkçı'yı emir almamış olmalarına rağmen öldürmüş olsalardı, İstanbul'dan sonra Suud'a dönmez, uğradıkları Mısır ve Dubai'de kalabilirlerdi mesela.

Uyumlu senaryo…

Bizim Türkiye olarak şükretmemiz gereken husus, 2 Ekim günü Kaşıkçı'nın nişanlısının konsolosluk kapısında olması… Aksi takdirde, şu anda bambaşka şeylerle uğraşıyor olacaktık...

Ön kapıdan giren Kaşıkçı'nın güya arka kapıdan çıktığı intibaı vermek için yapılan hazırlıklar, nişanlısı ve onunla irtibat halindeki Türk-Arap Medya Derneği'nin girişimleri ile boşa çıkarılınca, tezgahın Türkiye ile ilgili tarafı çöktü.

Konunun en dikkat çekici tarafı, geçen zamana rağmen, olayın nasıl olup bittiği ile ilgili net bir açıklama yapılamıyor olması. Son açıklama da konuyu tümüyle izah edebilmekten uzak. Bunun sebeplerinden birisi, Türkiye'nin şimdiye kadar açıkladıkları yanında henüz açıklamadıkları ile uyumlu bir senaryo bulamamış olmaları belki de…

Yazılacak nihai senaryonun Türkiye'nin henüz açıklamadıkları ile uyuşmaması durumunda, zaten itibarları yerle bir olmuş olanların durumu iyice zorlaşacak çünkü…

Şüphe oklarının hala Veliaht Prensi göstermesi, Suudi Arabistan ile çeşitli menfaat bağlantıları olan ülkelerin yöneticilerini rahatsız eden bir husus.

ABD'liler başta olmak üzere bazı ülkelerin yetkili isimleri tarafından yapılan açıklamalar, tam da körlerin fili tarifi gibi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun, "Henüz kamu ile paylaşmadığımız başka deliller de var" açıklaması, konu ile ilgili olarak bahsi edilenlerden çok daha fazlasının elde olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin diplomatik yönleri de olduğu için oldukça hassas olan Kaşıkçı cinayeti konusuyla ilgili adımlarının rahatsız ettiği çevrelerin ülkemiz aleyhine bazı atraksiyonlara girişmeleri ise en azından komik.

Dünyaca meşhur bir gazeteci olması bir yana, girdiği konsolosluk binasında vahşice katledilen ve cesedi yok edilen bir insan var ortada…

Gerçekler yerine kimsenin inanmayacağı masallardan medet ummak, boşuna gayret…