Türkiye ekonomisi üzerindeki kur ve faiz kumpası

Türkiye son yıllarda gerek askeri, gerek ekonomik, gerek siyasi alanlarda uluslararası arenada büyüyerek söz sahibi olmaya devam ediyor. Fakat Türkiye büyüdükçe dış müdahaleler, darbeler, tehditler de ardı ardına devreye sokuluyor. Son yıllarda birçok kumpası ve saldırıyı bertaraf eden Türkiye, şimdi de uluslararası finans tetikçilerinin saldırısı altında

Giriş Tarihi 23 Mayıs 2018, 00:00 Güncelleme 24 Mayıs 2018, 03:03
Türkiye ekonomisi üzerindeki kur ve faiz kumpası

İÇİNDEKİLER

Türkiye'nin istikrarlı büyümesine, gelişen ekonomisine, yerli silahlarına, uluslararası arenada söz sahibi olmasına engel olmak isteyenler, yaklaşan seçimler önce finansal saldırılarını arttırarak devam ediyor. Daha önceleri birçok dışarıdan gelen müdahale ve içeriden gelen ihanetlerle boğuşan ve her seferinde güçlenerek çıkan Türkiye, şimdi de kur ve faiz tetikçileriyle savaşıyor.

Peki Dolar kuru üzerinden ne yapılmak isteniyor? Bu sorunun cevabı için 2002'ye gitmekte fayda var. Türk ekonomisi bugüne kadar hep benzer oyunlarla hizaya getirilmek istendi. Yıllar boyunca birçok senaryo, birçok farklı kumpas devreye sokuldu.

2002 krizine gelen süreçte faizler önce kademeli bir şekilde arttırıldı, sonra faiz oranları yüksek bir şekilde arttırılmaya devam etti. Faiz oranları yükseldikçe yabancılar Türkiye'ye para girişi yapmaya başladılar. Yüksek faiz oranları sayesinde az paralarla çok kısa zamanda çok büyük karlar elde ettiler.

Yüksek faiz oranları ile çok kar eden yabancı yatırımcılar daha sonra bu paraları Türkiye'den çektiler. Fonlar aracılığıyla bankalar boşaltıldı. Yüksek faiz, sadece yabancı fonlara yaradı. Türkiye'nin kazancı faiz lobilerince kısa zamanda yüksek faizle adeta sömürüldü.



Türkiye'nin sanayiden, turizmden, tarımdan vs. kazandığı ne varsa yüksek faizler sebebiyle yurt dışına çıkarıldı. Bu büyük soygunla önce Türkiye'den faiz arttırması istenildi, sonra ülkeye kaşıkla soktukları parayı kepçe ile geri çektiler.

Faizler arttıkça hem özel sektörün hem devletin rezervleri bitti. Tam da burada bir diğer büyük plan olan Türkiye ekonomisini bağımlı hale getirme aşamasına geçildi ve IMF devreye girerek lobilerce zayıflatılan Türkiye'ye parasal destek teklif etti. Her alanda eli kolu bağlanan Türkiye anlaşmaya zorlandı.

Bugün yine aynı kirli plan devrede. Türkiye'nin ekonomide, askeri alanlarda, yerli ve milli silahlarda, siyasal istikrarda yıllardır aldığı yol yine finans tetikçilerince sekteye uğratılmak isteniyor. Amaç faiz arttırarak bağımlı bir ekonomi yaratmak, Türkiye'nin büyüme rakamlarıyla yakaladığı ivmeyi engellemek, artan kazancına yeniden el koymak ve finansal varlıklarını yeniden yurt dışına kaçırmak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu dayatmaya direniyor ve faizlerin yükselmesine karşı çıkıyor. İçerideki birçok sözde ekonomist de Erdoğan'ın bu duruşunu eleştirerek "faizlerin arttırılması gerektiğinizi" iddia ediyor. Fakat yanıldıkları nokta şu ki, kısa vadede işe yarayabilecek bu müdahalenin uzun vadedeki sonuçları çok daha vahim olabilir.



Faizlerin arttırılmasıyla dolar kısa vadede düşse de uzun vadede çok daha fazlası milletin cebinden, milli finansal varlıklardan yabancı fonlar tarafından ele geçirilir. Kısa vadede ilaç gibi görünen yüksek faiz, uzun vadede ülke ekonomisinin zehri olur. Yüksek faizlerle tüm milli rezervler tüketilir ve ülke yeniden IMF gibi uluslararası para fonlarının kapısında dilenen, dışa bağımlı ve kırılgan bir ekonomi ile karşı karşıya kalır. Bu durumda ülke olarak en dik duruş, Türkiye'yi ekonomik ve siyasal alanda bağımlı hale getirmeye çalışanlara karşı direnmek olacaktır.