Urfalılar'dan Sezen'e 'cest'

Sezen oldukça yanık bir türküyü Kürtçe okuyor. Kalabalıklar müthiş etkileniyor. Alkıştan ortalık yıkılıyor. Hep bir ağızdan bağırıyor: "I love you Sezen".

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 25 Mayıs 2009 Güncelleme 25 Mayıs 2009, 01:07

İÇİNDEKİLER

Şanlıurfa Şehir Stadı'nı dolduran binlerce kişi coşkunun doruklarında. Hele de Sezen sahnedeyken tam karşısına düşen grup bir alem. Hep bir ağızdan bağırıyorlar:
- Kürtçe okuu Sezen, Kürtçe okuuu!..
Uğultu arasında tam anlamak zor. Sezen sesleniyor bu kez:
- Duymadım, duyamadım.
- Kürtçe, Kürtçeee!..
- Türkçe mi Kürtçe mi?
- Kürtçeeee!..
- Peki az durun o zaman. Bir şey vardı. (orkestraya dönüp) Çocuklar o şarkının sözleri nasıl başlıyordu? Kulağına fısıldıyorlar, hatırlıyor.
- Hah tamam, okuyorum...
Sezen
oldukça yanık bir türküyü Kürtçe okuyor. Kalabalıklar müthiş etkileniyor. Alkıştan yıkılıyor ortalık. Şarkı bitiminde grup yine hep bir ağızdan tempo tutuyor. "I love you Sezeeeen, I love You Sezen..."

BAŞA DÖNELİM
İşte böyle ettiler. Şanlıurfa'nın yaman delikanlıları ve genç kızları Stadyum Konserinde bir ara Hintçe (!) parça okuyan Sezen'e şarkı bitiminde Kürtçe türkü çığırması için tezahürat yapıp, okuttuktan sonra da İngilizce "Seni seviyoruz" diye tempo tuttular. Konser bitiminde dağılan kalabalıktan birilerine sordum:
- Evlatlar niye öyle ettiniz?
- Nettik ki Savaş ağabey?
- İngilizce tempolar tuttunuz...
- Haa o mii? Cest olsun diye yaptık. İyi düşündük degil mi?

EVLERE "ŞENLİK"

Konser izlenimlerime işin sonundan başladım ya, haydin başa dönüp oradan alayım. Hatta daha da bir evveliyattan, "şehre bir Sezen gelişinden." Sabahın seherinde kalktı uçağı. 07.30'da. Coşkun Aral aynı uçaktaymış, görmüş. En önde 2 koltuk üzerine kıvrılmış uyuyordu. Davet sahibi Şanlıurfa Valiliği. Özel araçlar göndermiş havaalanına. Ama İzmir plakalı siyah minibüs zaten bir gece önce geldiğinden onunla transfer olmuş El-Ruha Oteli'ne. Gelir gelmez de suit odaya çıkmış, yeniden mışıl vaziyeti almış. Halil İbrahim Şenlikleri, oteli de şenlik yerine çevirmiş. Bin bir ayak bir yerde. Yemek yarışması ödül töreni, Kütahya Porselen Toplantısı, hatırlı 2 aile çocuğunun düğün merasimi, bazı bakanların, vekillerin avdeti, ilaç firmalarının etkinliği, otelin menşur hamamına gelenler, iş takipçileri, eş dost akraba, kabile, aşiret mensuplarının yakın ziyareti. Dahası, hemi Filistin hemi de İsrail Büyükelçileri de otelde konuk. Onları koruyanlar handiyse bir ordu. Bir kambur da ben atayım, kardeşiniz olaraktan aynı otelin müşterisiyim efeem.

HAM YAPARLAR
Çok tilkiyim ya, aklımca sotaya yatıp Sezen'in lobiye, bara, restorana inişini kollayacağım. Bu kız elbet çıkacak, Balıklıgöl mü, Göbekli Tepe mi, Harran mı bir yere gidip gezecek. Tık yanaşıp, çıt foto çektiricem, 3-5 kelime konuşup tam sayfaya döşeyecem. Nerdeee? Ortada sadece asık yüz, gergin hat, telaş adım halleriyle yardımcısı genç hanımlar dolaşıyor. Niyetimi sezmiş gibi kötü fena bakıyorlar bana. İçimden; "Bulaşma, seni ham yapar bu zilliler" şeklinde bir Sezen şarkısı geçiyor, pısıp oturuyorum yerime. Diğer tekmil matbuat çalışanları da ben gibi nafile bekliyor gün boyu. Odasından dışarı değil adım atmak, boş tepsi bile çıkmıyor sanatçının.

"NAŞ!.."
Derken konser saati gelip çatıyor. Güya 21.00'de başlayacak emme saat 21.15'de hala otelde odasında. "Geliyor" tekmilini alan korumalar, menajerler, asistanlar, direktörler, organizatörler, otel personeli, meraklı yığınlara dalga dalga yayılıyor bu haber. Kaşla göz arası pusuda tetik bekleyen genç bir kameramanı tereyağ-kıl timsali uzaklaştırıp, bana da "Arka kapıdan çıkacak ağam" sahte tüyosunu veriyorlar. Ne zaman ki o tarafa seğirtiyorum kapıya yanaşan arabaya küt atıyorlar Sezen'i ve "naş..." Stada sanatçının konvoyuna ait bir araçla gidiyorum ben de. Bari kuliste yakalar orada vuslata ererim diyorum. Ha ha haaa halime. Orada da minibüsten indirdikleri gibi camları kalın perdeyle peçelenmiş özel bir otobüse yallah. Sonra otobüs geri geri sahne yanına ilişiyor ve anonstan sonra arka kapısından direkman sahneye sızıyor "Sarı Sezen..."

URFANIN ETRAFI
İlk parçada sesi var kendi gizli, 2. parçayla beraber o da sahnenin ortasında ve ortamda vaveyla kopmakta. Sonra konuşmak bir şeyler paylaşmak istiyor ama ne mümkün? Bakıyor ki ahalinin susma istidadı yok "O zaman derdimi şarkılarımla anlatırım" deyip dönüyor repertuarına. Bu arada ön koşul gereği "Basın 3 şarkıdan sonra stadı terk eder" kuralı işletiliyor. Nasıl mı? Siz tahmin edin nasıl... Şükür ki yaşıma başıma hürmeten beni idare ediyor güvenlikçi çocuklar. Ama sıkıysa ben de bi çekeyim de göreyim. Kımıl zararlısı gibi durup, "Fena hayranım o nedenle buradayım" tarzına bürünüyor, yamaçta dikeliyorum. Sonrasında bir an geliyor Sezen duruyor ve diyor ki; "Ben bu türküyü her yerde okuyorum. Ama esas kaynağında, toprağında okuyacağım bugün. 24 yıl sonra yeniden geldiğim Urfa'ya armağan olsun..." Vee başlıyor "Urfanın etrafı dumanlı dağlar..." İşte bu türkü sonunda son ılıklık duvarı da yıkılıyor can cana, kan kana, yan yana atmosfer peydahlanıyor Sezenleriyle sevenleri arasında. Artık her şarkıda binlerce kişilik koro, çimen üstü dansçıları, bebelerden nenelere sevinen, gülen, duygulanan, ağlaşan, coşan taşan. Son bir söze yer kalmışsa da aha onu bağıraraktan söylüyorum. Ben de "I love you Sezen" hem de çooook.