Vitaminler tümörü silmez

Tümörün takibinde hastaya önerilen vitaminler, hastalığı ortadan kaldırmıyor. Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastanın yaşam kalitesini korumasını sağlıyor

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 29 Mayıs 2009 Güncelleme 29 Mayıs 2009, 00:00

İÇİNDEKİLER

Prof. Dr. Çiğdem Papilla, prostat tümörü riski taşıyan ya da prostat kanseri atlatmış kişilerin nasıl beslenması gerektiğini anlattı: "Kaymak, çok doymuş yağlar hastalara zarar veriyor. Yoğurdu kaymağını alıp yemeli ve yanında beyaz peynir gerekli. Günde 2-3 kibrit kutusu kadar beyaz peynir öneriyoruz. Kırmızı et tüketimini minimale indirmek, sakatat, kızartma yememek gerekiyor. 10 günde bir ızgara köfte veriyoruz. Ama asıl tercihimiz balık. Proteini balıktan almak en yararlısı. Hasta haftada 2-3 kez balık yiyebilir.

TAKİPTE NELER YAPILIR

Hastalarımızın yaşam kalitesini korumak için antioksidan vitaminlerle takviye yapıyoruz. Özellikle E vitamini ve selenyum veriyoruz. Bu vitaminler tümörü tamamen silmek için değil, hastaların bağışıklığını arttırmak için veriliyor."

SELENYUM
'Selenyum'a eskiden zararlı bir madde gözü ile bakılmaktaydı. Aslında insan bedenine çok az miktarda gereklidir. Antioksidanların kanser ve kalp hastalıklarını önlemekteki yararlarının anlaşılması üzerine bu enzimin de önemli bir antioksidan olması selenyumu öne çıkarmıştır. Toprakları selenyumdan fakir yörelerde diğer selenyumdan zengin yörelere kıyasla meme, akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinin sık görülmesi selenyumun faydalı etkisini göz önüne sermiştir. Bazı kanser türleri ile kalp damar hastalıklarının selenyum eksikliği ile yakın ilişkisi vardır. Selenyum etkisini E Vitamini ile birlikte daha iyi göstermektedir.

Doğal Kaynakları:

Toprakta bulunması nedeniyle yetişen bitkilerde ve bununla beslenen hayvanlarda vardır. İçme sularında da bulunur. Anne sütü inek sütünden çok daha fazla selenyum içerir. Selenyum, şampuan ve cilt toniklerinde de kullanılır. Bunların içindeki selenyumun deriden de emilmesi mümkündür. Bira mayası, tahıllar, karaciğer, tereyağı, balık, kırmızı et, sebzeler, selenyumdan zengin topraklardan elde edilmişlerse yeterlidir.

Kanseri atlattıktan sonra
Kanseri atlattıktan sonra dikkat edilmesi gereken noktaları Prof. Dr. Çiğdem Papila şöyle özetliyor: "En önemlisi 'kanser'e kilitlenmemek. Yani halk diliyle kansere kafayı takmadan yaşayabilmek. 'Ne zaman öleceğim?' sorusunu soranlara çok kızıyoruz. Çünkü ölüm herkes için geçerli. Eğer tümör çok yaygınsa durumu hastanın ailesine anlatıyoruz. Yüzüne direkt söylenmesinden yana değilim. Çünkü Türk insanı çok hassas ve duygusal. Hastanın karşısına geçip de 'Senin şu kadar ömrün kaldı' demek bana mantıklı gelmiyor.

AZMİNİ KAYBEDEBİLİR

Bunu duyunca hasta yaşama ve direnme azmini kaybediyor. Hastayı yavaş yavaş alıştırıyoruz. Hastanın psikolojik durumu da çok önemli. Stres, bağışıklık sisteminin bir numaralı düşmanı. Rahat ortamda, temiz ortamda, bu işi stres haline getirmeden çözmek lazım. Hastalığı kronik bir hastalık gibi kabul edip onunla yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Bu arada hastalığı atlatan hastalar 4-6 ayda bir kontrolleri de eksik etmemeliler.