Darbe gibi muhtıra

Mart 1971 gecesiydi. Ankara'da Deniz Gezmiş ve 2 arkadaşı 4 ABD'li askeri kaçırdı.... Başkent ayaktaydı, Amerika olaya büyük tepki gösterdi. Darbe söylentileri kulaktan kulağa büyük bir hızla yayılıyordu... Ve 12 Mart günü radyonun 13.00 haberlerinde Org. Memduğ Tağmaç'ın imzaladığı muhtıra okundu... İşte o andan sonra 1961 Anayasası değişti, Demirel hükümeti istifa kararı aldı ve birçok aydın cezaevine gönderildi...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 21 Ocak 2010 Güncelleme 21 Ocak 2010, 00:43
Darbe gibi muhtıra

İÇİNDEKİLER

HİÇ çıkarmadığı kara gözlüklerinin arkasından baktığı beyaz kağıdı tutan elleri hafifçe titriyordu. Kağıtta sadece üç paragraflık bir metin vardı. Kararsızdı. İçten içe kaynamakta olan ülkenin ordusunun başındaki Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, ilk kez bu kadar zorlandığını hissediyordu. Başkanının odasını derin bir sessizlik sarmıştı. Korgeneral Kemal Turan, Orgeneral Faruk Gürler, Orgeneral Muhsin Batur ve Oramiral Celal Eyicioğlu onun vereceği kararı bekliyorlardı. Kısa bir süre önce Memduh Tağmaç, Muhsin Batur'a, "Birkaç gündür bir ihtilal hazırlığı seziyorum. Benim ordumda neler oluyor?" diye sormuş "İçinde yaşadığımızın durumun sebebi politikacıların hatası kadar bizim de ataletimizden doğmaktadır" yanıtını almıştı. Komutanların istediği Demirel Hükümetinin görevden çekilmesiydi. Bunun için bir muhtıra hazırlayacaklardı. Ve Genel Kurmay Başkanının önündeki kağıt bu muhtıraydı. 12 Mart 1971 günü Org. Memduğ Tağmaç imzayı attı. Saat 12.05'di. Olayı buraya getiren ve bardağı taşıran son damla ise bir hafta önce, Ankara'nın Kepekli'de yaşandı. 5 Mart 1971 gecesiydi. Yola kurdukları barikatın ardında ellerinde silahlarıyla 3 genç vardı. Yaklaşan askeri araçta ise, barikatı ilk gören Amerikalı çavuş Jimmy Sexton oldu. Ama geç kalmıştı. 3 genç silahlarını askerlere çevirdi. İçlerinden biri İngilizce olarak, "Türkiye Halk Kurtuluş örgütü adına tutuklandınız. Politik mahkum işlemi göreceksiniz" dedi. Sesin sahibi Deniz Gezmiş'ti. Gezmiş ve arkadaşları 4 ABD'li askeri, Amaç Sokak'taki bir apartmana götürdükleri zaman tüm Ankara ayağa kalkmıştı. Ertesi sabah AA'ya bırakılan bir zarf, olayın boyutlarını ABD'ye kadar taşıyacaktı. Gezmiş ve arkadaşları, 4 ABD'li için 400 bin dolar fidye ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını istiyorlardı. Türkiye kaynıyordu, ordu diken üzerindeydi. Aynı günlerde CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim'in odasına kurt bir politikacı olan Sadi Koçaş giriyordu. Sohbeti hiç uzatmadı. Demirel hükümetinin son aylarında, öğrenci olayları, silahlı çatışmalar, banka soygunları başlamıştı. Yeni bir darbe fısıltıları kulaktan kulağa yayılıyordu. Sadi Koçaş, "Bir teklif alırsanız başbakan olur musunuz" dedi. Hafifçe gülümseyerek, "Şatlara bağlı" diyen Erim, Sadi Koçaş'ın birkaç saat önce Org. Memduğ Tağmaç'ın yanında olduğunu bilmiyordu. Ve 12 Mart günü radyonun 13.00 haberleri Org. Tağmaç'ın imzaladığı muhtıra okundu. Demirel hükümeti bir kaç saat sonra istifa ediyor ve ülkeyi ateşe atacak günler başlıyordu. Bu dönemin sonunda 1961 Anayasası değişecek, CHP'nin Genel Sekreteri Bülent Ecevit istifa edecek, birçok aydının içinde bulunduğu geniş bir kesim tutuklanacaktı. 1960 darbesinin önemli isimleri Cemal Madanoğlu ve Numan Esin idamla yargılanacaktı. Maranoğlu bu 'darbe'yi yarasız atlatacak. Esin ise Madrid'e sürgüne gidecekti. Cemal Madanoğlu, 10 yıl önce, korgeneral rütbesiyle 27 Mayıs 1960 ihtilalinin Milli Güvenlik komisyonunda yer almış bir subaydı. Emekli olunca Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından senatör olarak atandı. 12 Mart darbesi yaklaşırken o da Demirel hükümetinden rahatsızdı.

MADANOĞLU OLAYI

Hareketin fikri öndeliğini Doğan Avcıoğlu, askeri liderliğini Madanoğlu üstlenmişti. Dönemin Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur ile de temas halindeydiler. Bu iki subay daha sonra Memduh Tağmaç ile anlaşacaklardı. Yapılan toplantılara sivil kanattan İlhan Selçuk, Altan Öymen, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal, Ali Sirmen, Hasan Cemal, Ahmet Güryüz Ketenci, askeri kanattan ise Madanoğlu, Osman Köksal, Yılmaz Akkılıç, Necdet Düvencioğlu katılıyordu. Bu arada, aralarına İktisat Fakültesinden parlak bir asistan olan Mahir Kaynak isimli bir genç de girmişti. Hiç biri, bu parlak gencin bir MİT mensubu olduğunun fakında değildi. Bütün konuşmaları MİT'e aktaran Kaynak, 12 Mart'tan üç gün önce tüm 'örgüt'ün tutuklanmasını sağlayacaktı. Madanoğlu idamla yargılandı. İlhan Selçuk ve arkadaşları çeşitli işkencelerden geçirildi. 1974 yılında biten davanın soncunda hepsi için beraat kararı verildi. Hasan Cemal, 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım' kitabında, deliller apaçık ortada iken verilen beraat kararını şöyle anlatıyor: "Örgütlenmemiz derine, yani ordunun tepelerine doğru gidiyordu. Çok fazla kurcalanırsa, işin içine Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur karıştırılabilecekti. Onun için bir yerde kesmek zorunda kaldılar." Bu arada Deniz Gezmiş, Sivas'ta yakalanmış, sıkı güvenlik önlemleri altında Ankara'ya getirilmişti. Yeni hükümet henüz açıklanmadığı için İçişleri bakanlığına vekalet eden Menteşoğlu'nun karşısına çıkardılar onu. Gezmiş, "Ben Tük Halk Kurtuluş Ordusunun bir neferiyim" deyince bakan, "Tek bir ordu vardır" dedi ve şu yanıtı aldı "Evet, o ordu sizi iktidardan düşürdü."