Kalp gözü açık bir veli

Seyyid Nizam Hazretleri, Zeytinburnu’nda kendi yaptırdığı camiye defnedildi. 63 yaşında hayata veda eden bu Allah dostu, çevresine örnek olan bir bireydi.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 09 Haziran 2018 Güncelleme 09 Haziran 2018, 01:06

İÇİNDEKİLER

İstanbul'a ve insanlara büyük hizmetleri geçen evliyalarından birisidir. Asıl adı, Nizâmeddîn Ahmed Ebâ Nesîm'dir. Peygamber Efendimiz'in torunu Hazret-i Hüseyin evlâdından olup Seyyid'dir. Babası Şehâbeddin Efendi, hazret-i Hüseyin'in Abdullah A'rec kolundan olan torunlarındandır. Peygamber efendimizin yirmi yedinci torunudur. Halk arasında "Seyyid Nizâm" diye meşhûr olmuştur. Bağdat'ta doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1550 senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri İstanbul Zeytinburnu'na bağlı Tepebağı olarak bilinen semtte bulunan, Seyyid Nizâm Câmii içindedir.

DOĞRU YOLU ÖĞRETTİ
Aslen Bağdatlı olan Seyyid Nizâm Efendi, Kâsım Zülfikâr Mâzenderânî'nin ilim meclislerinde ve hizmetinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Yavuz Sultan Selim Han'ın padişahlığı devrinde İstanbul'a geldi. Silivrikapı dışındaki dergâha şeyh oldu. Burada talebe yetiştirdi. İnsanlara İslâmiyet'in emir ve yasaklarını anlatıp onların dünyada ve ahirette kurtuluşa ermeleri için gayret etti.

UZUN SOYLU VE ELA GÖZLÜYDÜ
Seyyid Nizam Hazretleri, uzun boylu, yassı yanaklı, ela gözlü, açık kaşlı, yuvarlak yüzlü, lisânı çok düzgün olup, hazret-i Ali gibi heybetli idi. Hattâ onun için; "Emîrü'lmüminîn hazret-i Ali'ye benzer" diye söylenirdi. Güzel ahlâk sâhibi olup pek cömertti. Seyyid Nizâm Hazretleri'nin Seyyid Seyfullah Efendi isminde âlim ve velî bir oğlu vardı. O'nun mezarı da Silivrikapı'dadır.

GÖZLERİNE İNANAMADILAR
Seyyid Nizâm Efendi ile beraber hacca giden bir zât şöyle naklediyor: "Seyyid Nizâm ile hacca gitmek üzere yola çıktık. Beytullah'a ulaşmamıza on günlük yol varken bana; "Oğlum aç gözünü temâşâ kıl. Hak teâlâ Beytullah'ı bize istikbâle (karşılamaya) göndermiş. Meğer hacılar içinde ne makbûl kullar varmış" buyurdu. Gökyüzüne nazar ettim. Olanları gördüm. Biz yer üzerinde yürürken Beytullah da gökyüzünde yürüyordu." Medîne-i Münevvere'de Resûlullah Efendimiz'in yaşadığı mübarek yerlere vardık. Konaklamak için çadırlarımızı kurduk. Seyyid Nizâm hazretleri abdest alıp kabr-i saâdete giderken, ben de gizlice arkasına düştüm. Hazret, Hücrei seâdetin kapısına yapışıp inleyerek feryâd ediyor ve "Ey Ceddim! Huzurunuza girmek ve bizzat Kabr-i Seâdet'e yüzümü sürmek istiyorum" diyordu. O sırada kabr-i seâdetten; "Teâle ileyye yâ büneyye (Bana gel ey oğlum)" diye bir hitap geldi. Hücre-i Saadet'in kapısının kilidi açıldı. İki Cihan Serveri Peygamber Efendimiz'in mezarından yani Kabr-i Seâdet'ten etrafa nur saçıldı. Hadiseleri görünce aklım başımdan gitti, bayılmışım.

​TALEBİSİNE VERDİĞİ DERS
Seyyid Nizâm Hazretleri'nin talebelerinden birisi şöyle anlattı: "Hocamdan gizli olarak bir iş yapmağa teşebbüs ettim. Bu yaptığımdan hocamın haberi olmaz diye düşündüm. Bir gecenin yarısında hocam yattığım odaya geldi. Beni uykudan uyandırarak; "Yürü gidelim. Dergahta tevhîd edelim" buyurdu. Kalkıp abdest aldım, dergâha girdim. Baktım ki hocam uyuyor, nâlınları rafta duruyor, sofiler etrafında toplanmışlar, kandiller yanıyor, melekler etrafında dönüyorlar. Hayret içinde kaldım. Bana bir korku geldi. Kendi odama döndüm. Sabaha kadar Kelime-i Tevhîd okudum. Benim hayretim şundandı: Beni uykumdan uyandırıp tevhide çağıran hocam, kendi odasında uyuyordu. Sabah namazından sonra hocam beni çağırdı ve sitemli bir tavırla; "Derviş! Bildin mi ve ahvâle (durumlara) vâkıf oldun mu? Meşâyıh-ı kirâmın (Büyük şeyhlerin) bilinen vücûdundan başka bir cism-i latif-i nûrânîlerinin (beş duyu ile idrak edilemeyen nurdan bedenlerinin) dahi var olduğuna inandın mı? Bir daha gizli iş yaptığını sanma!" buyurdu. Ben utandım. Yaptığıma pişman oldum. Yaptığım her işe istiğfar ettim ve böylece tasavvuf yolunda ilerleyip irşâd makamına ulaştım."

ONU BUL, ZIYARET ET
Seyyid Nizâm hazretlerinin zamanında yaşamış ve hacca gitmiş olan bir kimse şöyle anlattı: "Medîne-i Münevvere'de Resûlullah Efendimiz'in mübarek Ravza-i Mutahhara'sına karşı durup ağlayarak uyudum. Rüyâmda Resûlullah'ı gördüm. Bana buyurdular ki: "İstanbul'da benim evladımdan Seyyid Nizam vardır. Onu bul. Dâima ziyâret et. Böylece beni görmüş ve cemâlime ermiş olursun." Hac dönüşü İstanbul'a gelip Seyyid Nizâm Hazretleri'ni buldum, ziyaret ettim ve mübarek sohbetlerinden istifade ettim.

SON SÖZÜ "YA ALLAH"OLDU
Seyyid Nizâm Hazretleri, 63 yaşına geldiğinde 1550 yılında, Muharrem ayının bir Cuma gecesinde rahatsızlandı. Ölüm hastalığı sırasında sağ tarafına bakıp; "Ceddim Resûlullah aleyhisselâm geldi. (Bu dünyadan gidelim, Cennet'e uçalım) buyuruyor" dedi. Burnundan hafif kan geldi. Ellerini kana bulaştırarak güzel yüzlerine sürdü ve "Allahü Teâlâ'ya hamd ve şükürler olsun ki bugün ceddim Hazret-i Hüseyin'in âlûde hûn (kana bulaşmış) oldukları gibi ben de öylece gidiyorum" buyurdu. "Yâ Allah" diyerek ruhunu teslim etti.

BİZ CEVABIMIZI VERDİK...
Merkez Efendi, onun defni sırasında şâhid olduğu bir husûsu şöyle nakletti: "Seyyid Nizâm hazretlerini kabre indirdiler. Ben telkin verdim. O anda Hazret-i Seyyid'in bir sedâsını işittim, buyurdu ki: "Biz cevabımızı verdik. Var sen kendi cevâbını hazırla."

YARIN: BALİ EFENDİ

MEVLÜT YÜKSEL / İSTANBUL'UN MANEVİ SULTANLARI 19