Türkiye bölgesel güç oldu

Modern Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Amur Gadjiev, Türkiye'nin küresel rolünü anlattı:Batı, Türkiye'yi yıllarca bir üs olarak kullandı. 2003 Irak savaşı ile durum değişti. Suriye krizi ile kendi çıkarı için net tutumunu sergileyen Türkiye, bölgesel bir güç haline gelince ABD'nin hedefi haline geldi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 27 Ağustos 2018 Güncelleme 27 Ağustos 2018, 02:46
Türkiye bölgesel güç oldu

İÇİNDEKİLER

Amerika Birleşik Devletleri, Küresel Ekonomik Savaşları başlattığından beri hedefinde Türkiye var. Bu savaşın arka planında Türkiye'nin bölgesinde yükselen bir güç olması ve Amerika'dan bağımsız hareket ediyor olması gösteriliyor. Amerika buna tahammül edemiyor. Rusya'nın önemli Şarkiyatçısı ve Modern Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Amur Gadjiev ile dünyada olup bitenleri ve Türkiye'nin pozisyonunu konuştuk.

Bugün dünyada yaşanan gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anki gerilimi, suni olarak yaratılan ve etkisini giderek kaybeden bir ülkenin zaman kazanmak adına yaptığı hamlelerdir. ABD'nin, dünyanın artık tek kutuplu olmadığını, farklı bölgelerde pek çok ülkenin çıkarı olabileceğini, dünyanın tek merkezden ve uluslararası hukuku ihlal ederek kaba bir güçle yönetilemeyeceğini anlaması gerekiyor. Aksi takdirde dünyada öngörülemeyen boyutlara ulaşabilir. Şu anda, Amerika'nın kurguladığı hedef tahtasına hangi ülkenin konulacağı kestirilmesi güçtür. Ülkeler daha çok kendi güvenliklerini sağlamanın peşindeler. Bu koşullarda mevcut dünya düzeninin ömrü uzun olmayabilir. Köklü değişimlerin eşiğindeyiz, bu hissediliyor.

ABD'nin neredeyse bütün dünyaya karşı savaş ilan etmesininin nedeni nedir?
Amerika, eski çekiciliğini kaybetmiş ve yaşlanma krizine girmiş bir adama benziyor. Savunduğu ideolojinin ve vaat ettiği hayatın aslında boş sözlerden ibaret olduğu anlaşılmış durumda. Soğuk Savaş'tan sonra ABD, üstlenmiş rolün gereğini yapamadı. Dünya değişti, 1990'ların dünyası değil ve Amerika'nın zaten kuşkulu liderliği sorgulanır hale geldi. Müttefikleri, haklarını aramaya başladı. Daha önce tehdit olarak sunulan meselelerin aslında tehdit olmadığı, üstelik de en büyük tehdidin Amerika'nın kendisi ve politik oyunları olduğu anlaşılmıştır. Böyle bir ortamda inatçı ve tavizler vermek istemeyen ABD, güç kullanmak dışında bir seçeneğinin olmadığını düşünerek bütün dünyaya karşı savaş ilan ediyor.

ABD'nin Türkiye'ye açık düşmanlık içinde olmasının nedeni nedir?
ABD, Türkiye'nin artık bölgesel bir güç konumuna geldiğini kabul etmek istemiyor. Amerika'ya göre, Türkiye'nin rolü Batı dünyasını çeşitli tehditlerden korumakla görevli bir tampon bölgesi olmaktan ibarettir. On yıllarca Batı, Türkiye'yi bir üs olarak gördü ve kullandı. Ama 2003 Irak Savaşı'yla birlikte durumlar değişmeye başladı. Suriye krizi sırasında özellikle son yıllarda çıkarları doğrultusunda net tutum sergileyen Türkiye, Amerika'nın hedefi haline geldi.

Türkiye ile Rusya bu gelişmeler karşısında neler yapabilirler?
İki ülke ekonomik bir tedbir olarak ikili ticarette dolar yerine ulusal para birimlerini kullanmaya başlayabilirler. SWIFT para transfer sistemi yerine yeni bölgesel bir sistem kurabilirler. Ülkeler birbirine daha çok yatırım yapabilir. Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nde (ÜDİK) alınan ortak fonun kurulması dahil mali ve ekonomik kararlar, bir an önce yürürlüğe geçebilir. Dünya siyasetinde Rusya, Türkiye'nin ŞİÖ, Avrasya Birliği gibi Avrasya ve BRICS gibi uluslararası kuruluşlarıyla sıkı işbirliği ve hatta üyeliği konusunda destek sağlayabilir. Askeri işbirliği, daha yoğun ve ortak üretim dahil olmak üzere somut bir hal alabilir.

RUSYA GÜÇLÜ TÜRKİYE İSTER
Bugün Türkiye Rusya'ya ne kadar güvenebilir ki?
Rusya, hep güçlü ve bağımsız bir Türkiye ile işbirliği yapmak istemiştir. Rusya için önemli olan, imzalanan ikili ve çoklu antlaşmalara sadık kalınmasıdır. Bu sağlandığı sürece işbirliği genişleyerek devam edecektir. Moskova, Ankara'yı özellikle enerji alanında stratejik bir partner olarak görmektedir. Bundan dolayı, Ankara ile Türk Akımı ve Akkuyu NGS gibi çok büyük projelere girişmiştir. Bu projeler, Rusya'nın Türkiye'ye duyduğu güvenin göstergeleridir. Eğer bu konuda ufak bir kuşku duyulsaydı bunlar gerçeleşmezdi. Rusya, Türkiye'nin kendisine güvenebileceğini çoktan göstermiştir.

Türkiye S-400 Füze Savunma Sistemini Rusya'dan alması ne anlama geliyor?
Bu, güven açısından çok önemli bir anlaşma. Şu anda Türkiye'nin toprakları NATO hava savunma sistemine emanet. Ama Türkiye'nin buna ne kadar güvenebileceği ayrı bir soru işaretidir. Hem 1974 Kıbrıs Harekatı hem de bugün Suriye'de yaşanan gelişmeler gösterdi ki, Batılı sözde müttefikler ve özellikle ABD, Türkiye'ye karşı hiç çekinmeden silah sistemlerini ve teknoloji transferi gibi basit satışlarda bile ambargo uygulamakta. Yarın, ABD'nin, İran'a ilişkin maceralarına katılmasını sağlamak için NATO'nun füze savunma şemsiyesi altında kalan Türkiye'ye karşı baskı yapmayacağı ne malum? Bu nedenle Türkiye'nin bağımsız bir hava savunma sistemini kurma isteğini anlayışla karşılanmalıdır. Şu anda ise bu isteği Rusya dışında başka bir devlet karşılayamaz.

Türkiye, Rusya ve İran'ı Suriye konusunda ABD'nin planına karşı ne kadar güç birliği yapabilir?
Üç ülke, Suriye konusunda önemli bir yol kat ettiler. Astana sürecinde hem ateşkes sağlanmış hem gerilimi azaltma bölgeleri kuruldu. Soçi'de ilk defa Suriye Ulusal Diyalog Kongresi yapıldı. Şu anda bir yandan Anayasa komisyonunun oluşturulması öte yandan mültecilerin geri dönmesi gündemde. Üç devletin Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü konusunda ortak kararları var. Bu ise PYD/YPG kontrolündeki Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda üsler kuran ABD'nin Suriye planlarına ters düşmekte. Amerika'nın Suriye'nin toprak bütünlüğü diye bir derdi yok. Avrupa'daki mülteci krizi ve Astana formatı kapsamında elde edilen başarılar sonucu artık ABD yalnızlaştı. Örneğin şu anda Rusya, Türkiye, Almanya ve Fransa'nın temsilcilerinin katılacakları yeni bir Suriye zirvesi gündemde. Bu durumda Rusya, Türkiye ve İran'ın bundan sonraki süreçlerde de işbirliği ve kararlığı kaçınılmaz gibi görünüyor.

AMAÇ TÜRKİYE'Yİ BAĞIMSIZ POLİTİKADAN VAZGEÇİRMEK
ABD, Türkiye'nin çok yönlü dış politikasından ve özellikle Rusya, Çin, İran gibi Avrasya ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerden çok rahatsız. Amerika Türkiye'yi kendi hedef ve menfaatleri doğrultusunda hareket eden bir piyon olarak görmek ister. Halbuki Türkiye'nin, bir bölgesel güç olarak, kendi çıkarları var ve sınırlarını çeşitli militan güçlerinden korumak ister. Amerika'nın Türkiye'ye karşı şu anki ekonomik saldırıları yeni değil. Bu bir süreç, Gezi parkı olaylarıyla başlayan 15 Temmuz Darbe Girişimiyle devam eden ve şu anda döviz spekülasyonları şeklini alan bir süreç. Amerika'nın asıl amacı, Türkiye'yi bağımsız dış politikasından vazgeçirmek.

DÜNYANIN FABRİKASI DOĞU'DA
Bu konuda oldukça fazla senaryo yazılmıştır. Dünya fabrikasının Doğu'da yerleşmeye başlayınca dünyanın ekonomik ve mali ağırlığı da o bölgeye kaymaya başlamıştır. Ama Doğu'nun imkanları sınırsız değildir. Aynı şekilde Doğu'nun ve özellikle Doğu ve Uzak Asya ülkelerinin yükselişi büyük ölçüde Batı'dan gelen talep ve mali kaynaklarla sağlanmaktadır. Öte yandan Batı, hala önemli finans ve borsa merkezlerinden biridir.

ERDOĞAN-PUTİN DOSTLUĞU BATI'YI RAHATSIZ EDİYOR
Putin ve Erdoğan, ikisi de güçlü ve halklarının destekledikleri siyasetçiler. İki liderin de iktidarda kalış süresi yaklaşık aynı. Putin ve Erdoğan birbirine 'değerli dostum' olarak hitap eder ve sık sık görüşürler. Aralarındaki dostluk ilişkileri, bazı Batı ve Batı yanlısı güçleri rahatsız etmekte ve zaman zaman provokasyonlara maruz kalmaktadır. Putin-Erdoğan ilişkileri dünya siyasetinde çok önemli bir faktör. Ve iki lider de bunun farkında. İkisi de dünya politikasının çok kutuplu dünya düzeni temelinde gelişmesi gerektiğini savunur. Pek çok kritik uluslararası konuda Putin ve Erdoğan aynı pozisyonda. Bu olumlu atmosferin iki ülke arasındaki ilişkilere de yansıyacağını kestirmek mümkün.

​VEHAMETİ İNGİLİZLER GÖRDÜ
Açıkçası Avrupa Birliği'nin geleceğini pek parlak görmüyorum. Yunanistan ve mülteci krizleri, AB kurumlarından çok ülkelerin çıkarlarını öne çıkardı. Durumun vahametini anlayan İngiliz halkı AB'ye veda etti. Birleşik Avrupa'ya karşı diğer AB ülkelerinde de sesin arttığını görüyoruz. Üstelik dünya siyasetinde AB'nin ağırlığı giderek azalmaktadır.

NASIL OLUYOR? - ALİ DEĞERMENCİ