Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott: 15 Temmuz'u FETÖ yaptırdı

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümünde kutlanacak daha çok şey olacağını vurgulayan Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott, "15 Temmuz Türk demokrasisine bir darbe indirme girişimidir. Darbeinin FETÖ tarafından yapıldığı konusunda bir şüphemiz yok." dedi.

Giriş Tarihi 29 Ekim 2018, 00:00 Güncelleme 29 Ekim 2018, 11:26
Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott: 15 Temmuz’u FETÖ yaptırdı

İÇİNDEKİLER

Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott, Türkiye Cumhuriyeti'nin 95. yılında Sabah'a, Ankara'nın stratejik önemini vurgulayan özel bir röportaj verdi. "Türkiye Cumhuriyet'inin 100. yıldönümü geldiğinde kutlanacak çok şey olacak" diyen Chilcott, iki ülke ilişkileri, 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ, YPG, KuşakYol Projesi, ortak savaş uçağı üretimi konularında şu değerlendirmeleri yaptı:

Türkiye-Birleşik Krallık İlişkileri: Birleşik Krallık olarak Türkiye ile güçlü bir ilişkiye ihtiyacımız var. Türkiye, dünyanın en karmaşık ve istikrarsız bölgesinde bulunuyor. Güçlü, istikrarlı, ekonomik olarak başarılı, müreffeh ve demokratik Türkiye'yi destekliyoruz. Türkiye'nin istikrarı, bizim ve diğer ülkeler için büyük önem arz ediyor. İstikrarsızlıktan kaynaklan birçok konuda (düzensiz göçün yönetimi, organize suçlar, terörizm gibi) Türkiye'nin işbirliğine ihtiyacımız var. Türkiye, Ortadoğu'da büyük bir oyuncu. Örneğin Astana sürecinde Türkiye'nin oynadığı rolün çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Cumhuriyet Mesajı: Türkiye Cumhuriyeti, 95. yılını kutluyor. 1980'li yıllarda Türkiye'de bulunmuş biri olarak, son 30 yılda Türkiye'nin gelişimini analiz edersem burada olmadığım dönemde gerçekleşen bu gelişime hayranlığımı belirtmeliyim. Türkiye Cumhuriyet'inin 100. yıldönümü geldiğinde kutlanacak çok şey olacak. Uzun süre uzak kaldığınız Türkiye'ye yıllar sonra geldiğinizde, 'Ne kadar büyük bir ülke haline gelmiş!' diye adeta çarpılıyorsunuz.

FETÖ'ye Bakış: 15 Temmuz'u Türk demokrasisine darbe indirme girişimi ve büyük bir tehdit olarak gördük, başından beri kınadık. Sir Alan Duncan'ın, darbeden üç gün sonra bir dayanışma ifadesi olarak Türkiye'ye geldiğini biliyorsunuz. Darbenin Gülenistler / FETÖ tarafından yapıldığı ve bunun devlete sızmak için uzun vadeli bir planın parçası olduğu konusunda şüphemiz yok. Bu örgüt, Türkiye dışındaki birçok insanın anlamakta zorlandığını düşündüğüm gaddar bir örgüt. İngiltere, Türkiye'ye yardım etmek ve sorumluların adaletin önüne çıkmasını sağlamak için elinden geleni yapmaya hazır. Karşılaştığımız en büyük zorluk, bunun İngiltere'de bir yargılama süreci olduğu gerçeği. Bu kişilere yönelik önlemler mahkemenin kabul edebileceği kanıtlara dayanmak zorunda. Bu açıdan bakıldığında, darbenin arkasındaki FETÖ/Gülencilerle başa çıkmaya yardımcı olmak konusunda bir sorumuz yok. Ancak bu, politik iradenin bir işlevi de değil.

Akın İpek Dosyası: Akın İpek davası ilginç bir olay. Türkiye'nin, İpek'in iadesi talebi var ve İngiliz hükümeti de konunun savcılık kanalıyla mahkemeye getirilmesini destekledi. Bu durum İpek'in masum mu, suçlu mu olduğu konusunda bir önyargı değildir. İpek, Türk hükümetinin iadesini talep ettiği kişiler arasında üzerinde hassasiyet duyulan birisidir. Sanırım gelecek ay karar ilan edilecek. Mahkemenin sonucunu etkileyebilecek bir şey söylemek istemiyorum. Şayet mahkeme iade edilmemesi yolunda bir karar verirse bu, bizim için istenmeyen bir adım olacaktır. Zira, yardım edebileceğimiz yollar bulmak istiyoruz. Çünkü darbenin ciddiyeti konusunda herhangi bir şüphemiz yok ve bunu yapanlar adalete teslim edilmeli.

Cemal Kaşıkçı Cinayeti: Gerçekten şok edici bir olay. Suudi Hükümeti, Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünü kabul etti. Türkiye'nin, Kaşıkçı'ya başından beri ne olduğu konusundaki tespitlerinin doğruluğu ortaya çıktı. Türkiye, bu işi çok iyi yönetti. İngiliz Dışişleri Bakanlığı ve Avam Kamarası'nda, Suudi Hükümeti'nin, Kaşıkçı'nın arbede sonucu öldüğüne dair açıklamasının inandırıcı olmadığı açıklandı. Suudiler, Türkiye ile soruşturma boyunca işbirliği yapmak zorunda. Bundan sonra sorulacak soru Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğu ve sorumluların adalete teslim edilip edilmeyeceği olmalıdır.

YPG'nin Kullanımı, Türkiye'nin Tepkisi: Gerçekten çok karmaşık bir politika alanı bu. Türk hükümetinin, DEAŞ'a karşı mücadelede YPG'yi kullanmamızı istemediğini biliyoruz. Ancak gerçek şu ki DEAŞ'la mücadeleye başladığımızda kendi kuvvetlerimizi sahaya sürmek yerine yerel kuvvetlerin geniş ölçüde Suriye Demokratik Güçlerinin kullanılması en iyi seçenek olarak değerlendirildi. YPG ve PKK arasında çok yakın bir bağın olduğu çok açık ancak DEAŞ'la mücadele bitene kadar bu araçsal ilişki sürecek. Türkiye de bu durumdan hoşlanmamaya devam edecek.

Kıbrıs-Doğu Akdeniz: İngiltere, Ada'da bir uzlaşma görmek istiyor. Doğu Akdeniz'de gözlenen gerilim bu uzlaşmazlığın ürettiği bir süreç olarak karşımızda. Umudumuz Kıbrıs çevresindeki doğal kaynakların, her iki toplumun yararına kullanılması gerektiği yönünde. Eğer durum böyle değilse bundan rahatsız oluruz.

TF-X Projesi: Projenin fikri arka planı, mevcut F16'ların artık tedavülden kalkacağı ve bunların yerini almaya hazır bir uçak geliştirilmesi gerektiğiydi. Bizim için heyecan verici bir proje. Britsh Aero Space ile Türk ortağı TAI mükemmel bir başlangıç ??yaptı. Bu, gerçek bir proje ve ayrıca stratejik öneme sahip. Zira bu tür büyük sözleşmeler sadece şirketler arasında değil, aynı zamanda hükümetler arasında da yüksek düzeyde güven tesisini gerektirir. TF-X üretildiğinde İngiliz hükümetinin uçakların satışları üzerinde herhangi bir kontrolü olmayacağına dair güvence verdik.

İpek Yolu Demir Yolu: Kuşak ve Yol girişimine dair tutumumuz olumlu. Ana fikir Asya ve Avrupa'yı daha iyi bir şekilde birleştirmek. Altyapının geliştirilebileceği ve bu sayede daha fazla ticaret akışının sağlanacağı için bu, iyi bir inisiyatif ve ilgili ülkelerin ekonomilerine fayda sağlayacaktır. Biz, İngiliz şirketlerini bu projeye dâhil olmaları için teşvik ediyoruz.

Suriye Konusunda Dörtlü Zirve: Birleşik Krallık bu zirvede yer almıyor. Bu fikrin kökenleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Şansölye Merkel arasındaki bir görüşmeye dayanıyor ve Cumhurbaşkanı, özellikle İdlib konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmenin iyi bir fikir olacağını düşündü. Bu Soçi'deki mutabakattan önceydi. Şansölye Merkel de "Cumhurbaşkanı Macron'u benimle birlikte getirmek istiyorum" dedi. Sanırım bu sayı yeterli görüldü. Biz; Türkiye, Almanya ve Fransa ile zaten sıklıkla konuşuyoruz. Bu toplantı düşüncesinin, Astana süreci ile Birleşik Krallığın üye olduğu küçük ülkeler grubu arasındaki boşlukta köprü vazifesi görmesi ve Astana grubu ile küçük grubun BM planının lehine Suriye'ye barış getirmesi çabaları yolunda çalıştığından emin olmak olduğunu düşünüyorum.