Irkçılık yükseliyor

Brüksel Parlamento Milletvekili Mahinur Özdemir, Avrupa’da yükselen ırkçılık seslerini TAKVİM için değerlendirdi…

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 10 Aralık 2018 Güncelleme 10 Aralık 2018, 07:59
Irkçılık yükseliyor

İÇİNDEKİLER

Küresel ekonomik kriz ırkçılığı ciddi anlamda arttırıyor. Yaşanmakta olan krizle birlikte özellikle Avrupa'da yabancı düşmanlığı, İslamafobia, Türk düşmanlığı ciddi anlamda yükseldi. İşin en tehlikeli kısmı ise ırkçılığın mavi yakalılardan sonra beyaz yakalılar tarafından destek bulması… Verdiği mücadele ile dikkatleri üzerine çeken Avrupa Parlamentosu'nun ilk başörtülü milletvekili, insan hakları savunucusu, Brüksel Parlamentosu Milletvekili Mahinur Özdemir ile Brüksel'de Avrupa'da yaşanan ırkçılığı konuştuk.

Son yıllarda ırkçılık neden artmaya başladı?
Irkçılık hem içerik hem şekil olarak artmakta. Küresel krizler yaşandığında belirli dönemlerde popülist akımlar yükselişe geçer. Bugün de son dönemlerde kadar yaşamadığımız büyük bir küresel ve göç krizi yaşanmakta. Bu kriz hala atlatılmış değil. Ve her kriz bir suçlu arar, bu da hep diğeri olur, yabancı olan... Tabi bir de sosyal medya yaygınlaşması ile birlikte insanlar daha pervasızca ırkçı düşüncelerini yayabiliyor. Ancak ırkçılık, Avrupa'nın pek çok ülkesinde kanunen suçtur, fakat bunu ispat etmek de maalesef zordur.



Vatandaşlar ne düşünüyor?
Vatandaşlar siyasetten başka çözümler, alternatifler bekliyorlar. Yaşanan sorunlara çözüm bulanamayınca popülist söylemler daha romantik geliyor. Mesela Avrupa'da son seçimlerde hem sağ hem sol popülizm siyaset yükseldi. Uzun yıllar aşırı sağ bazı ülkelerde tamamen unutulmuşken bugün yenileniyor ve şekil değiştirmeye başladı. Bugün artık ırkçı, ayrımcı dil, toplumun makul kabul edilen çevrelerinden de destek almaya başladı. Belki de en tehlikeli durum bu olsa gerek. Belçika göçten sorumlu bakanı aşırı milliyetçi parti mensubu. Gün geçmiyor ki göçmen kökenli veya yeni göç akımları ile ilgili polemik yaratmasın. Ve bu isimler ülkelerin de popüler isimleri haline geliyor.

SARKOZY-MERKEL
Siyaset çözüm üretmiyor mu?
Aynı zamanda siyasiler bunlara cevap da veremeyince bu söylemleri kullanıyorlar. Hatırlarsanız, Türkiye'nin AB süreci de buna takılmıştı. Türkiye, AB sürecine girerken Sarkozy ve Merkel seçim kampanyalarında uzun süre Türkiye karşıtlığı üzerinden siyaset yaptılar ve seçimleri kazandılar. Sarkozy kullandığı ayrımcı dile bir de Fransa'da uzun yıllardır yaşayan Arap kökenlileri eklemişti. Bugün Sarkozy gitti ama onun o günlerde söylediklerinin hepsi toplumun zihninde yer aldı. Siz 5 yıl boyunca bu söylemler üzerinden siyaset yaparsanız bunlar kaçınılmaz oluyor. Hem medyadaki akımlar hem de toplumda da buna benzer tortular kalıyor. Diğer siyasiler de bu söylemlerden etkileniyor.



Neden çözüm bulunamıyor?
Bana göre siyaset toplumun sorunlarını okumakta zorlanıyor, zayıf kalıyor. Bazı konulara çözüm ise halkla birlikte aranması gerekiyor. Aslında siyaset toplumla bağını koparınca sorunlara çözüm bulamıyor

Bu Avrupa Birliği'nin de bir krizi midir?
AB içerisinde zaten bir siyasi kriz var. İngiltere'nin birlikten çıkması çok sarsıcı bir kriz oldu. Mesela göçmenler konusunda varılan anlaşma sonrasında göçmenlerin Avrupa ülkeleri içinde dağılımı söz konusu olduğunda da büyük sorunlar çıkarıyorlar.

Bugün, Türkiye düşmanlığı nasıl bir halde?
Halka bir cevap verilemediği sürece siyasetçiler içerikli problemleri tartışmaktansa dışardan bir 'sorun' ithal edip bunun üzerinden seçim kampanyalarını dayandırmaya çalışıyor. O da zaman zaman Türkiye oluyor. Şu aşamada da en kolay siyaset bir ülkeyi hedefe alıp saldırmak Bir örneği geçtiğimiz günlerde AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Hahn, Türkiye üyelik müzakerelerinin nihai olarak sonlandırılmasını istedi. Yerel seçimlere aday olmak isteyen kişilerin ilk 'pazarlama tekniği' maalesef bu oluyor çünkü siyaseten yeni bir şey üretmekten daha kolay.



Ne yapmak gerekir?
İletişim… Ülkeler arasında güçlü ağlar örmek lazım. Ancak bu ağları sadece siyaset üzerinden değil, bu ağlar üniversitelerin, akademisyenlerin, is adamlarının, STK'ların, sanatçıların, yazarların da işin içinde olması gerekiyor. Avrupa Birliği ülkelerindeki muadilleri ile gerçekleştirecekleri işbirlikleriyle sağlamlaştırılması gerekir. Zaman zaman ülkeler arası siyasi krizler olsa bile, işbirliklerin farklı alanlarda devam etmesi gerekir. Bir yerle ne kadar çok işbirliğiniz varsa, o yerden vazgeçmeniz o kadar zordur.

'ABD DÜŞMANI AB'
Avrupa ile Amerika arasında bir ayrışma söz konusu mu?
Trump dönemi ile birlikte ABD ile AB arasında inanılmaz bir vizyon farklılığı açığa çıktı. Özellikle Kudüs, Gümrük Vergileri meselesinde, Avrupa Ordusu konusunda gerek Orta Doğu gerekse de İran'a yönelik ambargoda kıyaslanmayacak farklılıklar içindeler. Trump son dönemlerde AB'yi Rusya ve Çin gibi aynı safta tutup 'ABD düşmanı AB' gibi göstermeye başladı. Ancak buna da tepkiler AB'den sert bir şekilde geldi.

Avrupa Ordusu fikri burada nasıl tartılıyor?
Macron, Avrupa Ordusu fikrini çok destekliyor. Hatta Merkel'den de destek gördü. ABD başkanı haricinde NATO genel sekreteri de bu fikri kesinlikle desteklemiyor.

Tam bu esnada Türkiye'nin konumu ve gücü Avrupa'da tartışılıyor mu?
Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu bugün çok daha net düşünüyor. Bunu hiç kimse göz ardı edemiyor. Türkiye doğu-batı arasında çok önemli bir ülke ve direk Avrupa Birliği'nin komşu ülkesi. Ticari konularda birbirleri ile çok fazla bağları var. Aynı zamanda göç krizinde Türkiye çok önemli bir rol üstlendi.



Burada yaşayan sadece Türkler değil, sonra da göçmenlerin bir arada hareket edebildiğine inanıyor musunuz?
Şu aşamada maalesef ortak hareketlerden çok uzağız. Ancak yakın zamanda bu bir hedef olmalı, birlikten kuvvet doğar. Herkes kendi kabuğundan, mahallesinden çıkıp ortak projeler etrafında birleşmeli. Bu şekilde azınlıkların sesi daha güçlü duyulur. Bu işbirlikleri toplumu daha da ileriye götürür ve güçlendirir.

Özellikle buradaki Türklere mesajınız var mı, nasıl hareket etmeliler, etkin olmaları için ne yapmaları gerekli?
Avrupalı Türklerin bu konudaki en önemli rolü, bulundukları ülke ile Türkiye arasında bir köprü oluşturmasıdır. Fransızca, Almanca, Hollandaca veya İngilizce konuşan bu insanların oluşturduğu zenginliği, Türkiye-Avrupa ilişkilerini geliştirmek amacıyla rol alabileceklerini düşünüyorum.
Öncelik verilmesi gereken meseleler, dil bilgisi, eğitim, yurttaşlık ve siyasi bilincin gelişmesi, aktif ve güçlü sivil toplum örgütlenmesidir. Bu meselelerin çözümlenmesi durumunda Avrupalı Türklerin, özgüven sahibi olarak daha bilinçli vatandaş olacaklarına inanıyorum.

Üniversite okumak gerekiyor…
Eğitim seviyesini arttırmak lazım, Gerek üniversite gerekse mesleki eğitimlerde. Herkesin üniversite bitirme şansı yok ama işsizliğin arttığı bu dönemde özellikle nitelikli is gücü açığı var, o mesleklere gençlerimizi yönlendirelim.

Bir buçuk yıl önce radikalleşen babası tarafından Suriye'ye kaçırılan Yasmine Atid'in annesine dönmesini nasıl sağladınız?
Baba çocuğunu kaçırıp bir süre sonra ölünce çocuk radikal grupların ellerinde kaldı. Çocuğun annesi ilk kez yanıma geldiğinde çocuğu sadece birkaç gün önce kaçırılmıştı. Çocuğun Türkiye'de olma ihtimali üzerine durduk. Bu süre zarfında, iki kez sınır bölgesine kadar gittik. Hem Adana'ya hem de Hatay'a farklı zamanlarda araştırdım. Çocuk grupların elinde olduğundan çok uzun bir süreçten sonra bir çok kişinin yardım ve desteği ile anne çocuğuna kavuştu. Yasmine Atid, 18 ay sonra kavuştuğu kızı ile Fas'ta yaşamaya karar verdi.


NASIL OLUYOR? ALİ DEĞERMENCİ