AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten flaş Suriye açıklaması: TSK üzerine düşen vazifeyi yerine getirecektir

Son dakika haberi... Başkan Erdoğan'ın vekillerle yaptığı toplantı sonrası önemli açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ''Bütün hazırlıklar tamamlanmıştır, rejimin kendi hattına çekilmesi için süre dolduğunda, TSK üzerine düşen vazifeyi yerine getirecektir'' dedi.

Giriş Tarihi 27 Şubat 2020, 12:41 Güncelleme 27 Şubat 2020, 15:53
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten flaş Suriye açıklaması: TSK üzerine düşen vazifeyi yerine getirecektir

İÇİNDEKİLER

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Başkan Erdoğan'ın vekillerle yaptığı toplantı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Çelik, İdlib konusunda verilen sürenin dolduğunda TSK'nın harekete geçeceğinin altını çizerken "Türkiye'nin kararlılığı kimsenin sorgulayacağı bir karar değildir." dedi. Ayrıca Çelik CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İdlib konusunda adeta rejimin sözcülüğünü yaparcasına söylediği ifadelere tepki gösterdi. Çelik, "Tamamen Türkiye karşıtı, Türkiye'nin hasımlarından yana tutum alan bir davranış var. Üzülerek söylüyorum bunu, Türkiye'de hiçbir siyasetçinin söylememesi gereken bir ifade. Çünkü bu Türkiye'nin düşmanlarının söylediği bir ifade" dedi.

Çelik'in açıklamaları şöyle:
'Bu çerçevede bütün bunların notlarını alıyoruz, genel merkez olarak tasnif ediyoruz, çalışıyoruz. Bugün de 53 arkadaşımızla bu toplantıyı gerçekleştiriyoruz. İdlib'de şehitlerimiz var, Allah'tan rahmet diliyoruz.

Kararlı bir mücadeleyle bunu darmadağın ettik ve bölgemizde yeni bir terör oluşumunun önüne geçmiş olduk. PYD terör örgütü birbirine zıt güçlerle de Esad güçleriyle bağlantı kurmaya çalışarak amacına ulaşmaya çalışıyor. Herkesin kullanımına uygun bir örgüt. Bu mücadeleyi sınır ötesinde yapmazsak sınırlarımızın içinde yapmak zorunda kalacağız. Aynı zamanda Türkiye'nin taşıdığı yük, son derece yüksektir. Neredeyse bir AB'deki küçük bir ülkenin nüfusunun yarısı kadar misafirimiz var. Ölümden kaçtı insanlar. Ama bundan sonrasını Türkiye'nin kaldıracak bir gücü yoktur.

İdlib'de rejimin katliamları neticesinde 1 milyon hareketlilik görülmektedir. Şu anda bu mücadele yeni bir göç dalgasını engellemenin yegane yoludur. İdlib'deki kararlılık kesin bir kararlılıktır. Bütün hazırlıklar tamamlanmıştır, rejimin kendi hattına çekilmesi için süre dolduğunda, TSK üzerine düşen vazifeyi yerine getirecektir. Türkiye'nin kararlılığı kimsenin sorgulayacağı bir karar değildir.

KORONAVİRÜS AÇIKLAMASI: ASIL TEHLİKELİ OLAN PANİK VİRÜSÜ
Biraz evvel korona virüsle ilgili olarak net bir şekilde Sağlık Bakanımız açıklamalar yaptı. Bu partimizin gündemindedir. İllerde yapılan çalışmaları takip ediyoruz. Çin'den sonra etrafımızda yeni kaynak ülkeler oluştu. Yeni tehditler söz konusudur. Burada sayın Bakanımız en üst düzeyde tedbirler alıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü bir takım tedbirler açıklamadan bile Türkiye bu tedbirleri ortaya koydu. Burada Bilim Kurulu'nun tavsiyeler uyması son derece önemlidir. Ama en önemlisi, işte bir gazeteci havaalanından giriş yapıyor "hiçbir tedbir yok" diye sorumsuzca tweet atıyor. Halbuki termal kameralar var.

Bununla ilgili tedbirler alıyoruz. Asıl tehlikeli olan bu panik virüsü dediğimiz şeydir. Bunun yayılmasına gayret edenler, eksik bilgiyle çalışmalara girenler bütün bunlara zarar vermiş oluyorlar.

Korona virüsle ilgili olarak Türkiye'nin aldığı tedbirler en üst düzeydedir. Bununla ilgili çalışmaların en üst düzeyde süreceğini, ilgili arkadaşlarımıza teşekkür ettiğimizi ifade ediyoruz.

HAREKETE GEÇMEK İÇİN CUMHURBAŞKANIMIZIN PUTİN'LE BİR ARAYA GELMESİ DÖNÜM NOKTASI OLACAKTIR
Bize sunulan teklifler Türkiye'nin tezlerini karşılayan teklifler değil. Rejimin oldu bittiyle orada bir durum çıkardıktan sonra 'Buradan geri çekilmem' demesi Türkiye açısından kabul edilecek bir durum değildir. Bunu Rusya'nın da kabul etmemesi gerekir. Kuşkusuz harekete geçmek için sayın Cumhurbaşkanımızın Putin ile bir araya gelmesi dönüm noktası olacaktır.

Tarih çalışılır, bu işlerin doğası budur. Tabi Türkiye burada sınırı çizmiştir. Ay sonu dediğinde yakın zamanda bu görüşmenin olması ve bu neticede atılacak adımın kesinleşmesi gerekir.

Açık ve net söyleyelim. Orada terör unsurları var diyerek Soçi mutabakatını ihlal eden biçimde girmemesi gereken yerlere girdi. "Ben buraya girdim, geri çekilmem" diyorsa Türkiye bunu kabul etmiyor. Bize sunulan teklifler de fiili durumun kabul edilmesi. Bu söz konusu değildir. Rejimin daha önceki ateşkes hattına geri çekilmesi gerekir.

Türkiye'nin oradaki hedefi terörle mücadeledir. Aslında rejim de hedef değildi. Fakat rejim bizim unsurlarımıza saldırarak kendisini hedef haline getirmiştir. Rejim unsurları düşman hedeftir. Rusya, bizim burada meseleleri çözmek istediğimiz taraftır. Şimdiye kadar da pek çok insani felaketin önlenmesi konusunda Rusya ile ciddi aşamalar gerçekleştirdik. Ama şu an gelinen nokta tıkanmış bir durumdadır.

ERDOĞAN – BAHÇELİ GÖRÜŞMESİ
Cumhur İttifakı güçlü şekilde yoluna devam ediyor. İdlib'deki mücadele başta olmak üzere pek çok konuda verdiği güçlü destek için sayın Bahçeli'ye ve MHP camiasına teşekkür ediyoruz. Bu temel milli meselelerde tam bir mutabakat vardır. Cumhurbaşkanımız ve Bahçeli arasında iletişim kanalları açıktır. Bugün de yüz yüze bir araya gelerek dış politika konuları ve diğer meseleler tabi ki görüşülecektir. Takdir kendilerinindir.

KILIÇDAROĞLU'NUN SÖZLERİ
"Suriye toprağında gözünüz var" ifadesi net bir şekilde Esad rejiminin sözcülerinden duyduğumuz bir cümledir. Bu ifadeyi, Türk iç politikasında sadece CHP Genel Başkanı'ndan duyuyoruz. Nedendir bilinmez, sebepleri üzerinde çok düşünmek lazım. Ben politik değil daha psikopolitik sebepleri olduğunu düşünüyorum. Tamamen Türkiye karşıtı, Türkiye'nin hasımlarından yana tutum alan bir davranış var. Üzülerek söylüyorum bunu, Türkiye'de hiçbir siyasetçinin söylememesi gereken bir ifade. Çünkü bu Türkiye'nin düşmanlarının söylediği bir ifade. Bunun neresi meşrudur, ahlakidir? "Bütün bunları yapmayın" diyor, sınırımızda kurulmak istenen terör devletçiğini nasıl engelleyeceğiz? Böylesi Türk siyasi hayatında hiç görülmemiştir. Sadece hiçbir şekilde dikkate alınmayan partiler bu tip şeyleri kullanmışlardır. Ama Türk askerine saldıran rejimin siyasi tezlerini dillendirmesi durumu son derece vahim bir durumdur.

28 Şubat'ın yıl dönümünde 28 Şubat dönemindeki ta 60 ihtilalindeki yüce Meclis'in nasıl aşağılandığını uzun uzun anlatabilirim. Şimdi çıktı emekli general, Meclis'in çıkardığı kanunun, önergenin altında imzası olan milletvekillerini FETÖ ile yan yana zikretti. Kılıçdaroğlu'nun tavrının tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Emekli generale kim destek verdi? Sayın Kılıçdaroğlu destek verdi. CHP'li arkadaşlarımızın bu tabloyu iyi düşünmeleri lazım. FETÖ'nün öldürmek istediği Cumhurbaşkanımıza FETÖ'nün siyasi ayağı gibisinden çirkin bir ifadede bulundu. Hemen eş zamanlı olarak TSK'yla ilgili olarak darbe söylentileri çerçevesinde, TSK'nın dikkati dağıtılmaya çalışıldı. TSK'nın, kuvvet komutanları ordu komutanları Mehmetçik anayasa ve demokrasiye sadakatle bağlıdır.

Ve 15 Temmuz gecesi darbecilere karşı kahramanca mücadele etmiş komutanlardır. Demokrasimizi korumak konusunda ciddi bir sınav vermişlerdir. Bugün de güçlü mücadeleyi veriyorlar.

Şimdi gelindi, HSYK'ya dönük olarak maalesef zikretmekten bile utanç duyulması gereken "alçak, köleler" gibi ifadeler kullanılıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun sistematik biçimde saldırması 28 Şubat'ın yıl dönümünde tekrar tekrar kullanılan metotları hatırlamamızı gerektiren sistematik bir faaliyet olarak görünüyor. Biz bunları iyi biliriz. Türkiye'de hangi havayı oluşturmaya çalıştıklarını biliriz. Meclis'e, Cumhurbaşkanlığına, TSK'ya saldırıyorlar. Şimdi geldi yüksek yargı kurumuna saldırıyorlar. Biz AK Parti olarak bunların tesadüf olduğunu değerlendirmiyoruz.''

"SABIRLA BEKLEYELİM"
Ömer Çelik, darbe girişimi gecesine ait HTS kayıtlarının açıklanmasına ilişkin soruya şu karşılığı verdi:

"Bir kişiye konforlu geçiş alanı yaratıldı, o da CHP Genel Başkanı. Bu konularda yüksek iddialarda bulunan bir kişinin herkese dönük olarak böylesine bir suikast girişimi böylesine bir öldürme teşebbüsü varken niçin kendisine bu kadar konforlu geçiş alanı yaratıldığı konusunu kamuoyuna net bir şekilde açıklaması gerekir öncelikli olan bu. İkincisi HTS kayıtları diye konulardan bahsediyor, yargı süreci devam ediyor. Bu yargı süreci devam ettikçe bu HTS kayıtları yargının yetki alanındadır.

Bu süreç devam ettikçe, yargı süreçleri içerisinde bu HTS kayıtları ortaya çıktıkça çok konuşan, cumhurbaşkanlığı makamını Fetullahçı Terör Örgütü ile yan yana zikreden, arkadaşlarımızı Fetullahçı Terör Örgütü ile yan yana zikreden bazılarının, çok mahcup olacağından eminiz. Cumhurbaşkanımız da o ifadesinde söylüyor, 'Sabırla bekleyelim' diyor. Süreç, yargı süreci devam ettikçe tabii ki bunlar kamuoyunun gündemine gelecektir."