Hac insana zaman ve mekan şuurunu kazandırır

Hac, hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir. Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken hac, ancak belli yerde Mekke-i Mükerreme’de yapılabilmektedir. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve hali vakti yerinde olan Müslümanlar, bu ibadeti yapmak için Mekke-i Mükerreme’ye gelmek zorundadırlar...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 11 Haziran 2018 Güncelleme 11 Haziran 2018, 01:58
Hac insana zaman ve mekan şuurunu kazandırır

İÇİNDEKİLER

"YOLUNA güç yetirenlerin o evi (Kâbe'yi) ziyaret etmeleri Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki Allah bütün alemlerden müstağnidir" (Âl-i İmrân, 3/97).
İslam'ın beş esasından biri olan haccın diğer ibadetlerden farklı yönleri vardır. Haccın dışındaki ibadetler, namaz ve oruç gibi ya yalnız bedenî, yahut zekât gibi yalnız malîdir. Hac ise hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir. Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken hac, ancak belli yerde Mekke-i Mükerreme'de yapılabilmektedir. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve hali vakti yerinde olan Müslümanlar, bu ibadeti yapmak için Mekke-i Mükerreme'ye gelmek zorundadırlar. Ayrıca hac, diğer ibadetlere göre bazı zorlukları vardır. Çünkü bu ibadet, pek çok insanın alışkın olmadığı, iklim şartlarını yaşamadığı bir yerde yapılmaktadır.
Bunun içindir ki Peygamberimiz, hiçbir ibadeti yapmak için Allah'tan yardım dilemediği halde hacca niyet ederken "Allah'ım, hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle" diye dua etmiştir.

MAHŞER GÜNÜNÜ HATIRLATIR
Hac, insana zorluklara karşı dayanma gücü kazandırır. Hac turistik bir gezi değildir, oldukça yorucudur. Esasen her yolculukta bir takım zorluklar vardır. Yolculuk yapanlara ibadetlerde bazı kolaylıkların sağlanmış olması bundandır. Hac ise yolculukların en zor olanlarından biridir. Bunun için hacca niyet etmiş olan kimsenin her zamandan daha çok hoşgörülü olması, arkadaşlarını incitici ve kırıcı söz ve davranışlardan sakınması tavsiye edilmiştir. Böylece insan her zamankinden daha çok iradesine hakim olacak, öfkelenmemeye, çevresine rahatsızlık vermemeye özen gösterecektir. Karşılaştığı zorluklara katlanacak, erdem kişi olmaya yönelecektir.
Hac, insana mahşer gününü hatırlatır. İnsanlar ölecek, sonra da dirilip hesap vermek üzere mahşer yerinde toplanacaklardır. Bilindiği üzere hacca niyet edilirken normal elbiseler çıkarılır ve iki bez parçasından ibaret olan ihrama bürünülür. Sosyal durumları ne olursa olsun her seviyedeki erkek hacı adayı aynı kıyafete girmek zorundadır.
Bu ise ona doğuşta herkesin Allah katında eşit olduğunu, öldükten sonra tekrar dirilip Allah'ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini hatırlatır ve ona o hesap günü anını yaşatır. Düşünmesi bile insana dehşet veren o anı hatırlaması ise o güne kadar yaptığı pek çok şeye karşı pişmanlık duymasını ve tövbe etmesini sağlar. Hac, dünya üzerinde yaşayan dilleri ve renkleri ayrı olan Müslümanları, ibadetlerinde yöneldikleri Kâbe'de bir araya toplar, böylece tanışır ve kaynaşırlar. Ülkeleri hakkında bilgi alışverişinde bulunurlar.
Birbirlerinin dertleriyle ilgilenir, ortak problemlerine çare ararlar.
Hac, günahlara da keffaret olur.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Kim Allah için hacceder de, hac esnasında kötü sözlerden ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak) hacdan döner." (Buhârî, "Hac", 4)

TAVAF, NAMAZ GİBİDİR...
Allah Resulü, haccın farz oluşuyla ilgili olarak ashabını bilgilendirmiş ve çeşitli sebeplerden dolayı bu ibadetin yerine getirilememesi durumunda yapılabilecekler konusunda onlara yol göstermişti. Nitekim Veda haccı esnasında yanına gelerek, annesinin hacca gidemeden vefat ettiğini, onun yerine haccedip edemeyeceğini sorun bir kadına, Peygamberimiz yine, "Evet" cevabını vermişti.
Kabe, hac ibadetinin yapıldığı mekanların merkezidir. Rabbimiz Kabe için, "Evim" buyurmak suretiyle orayı şereflendirmiş, çevresini de çeşitli yasakların geçerli olduğu bir Haram bölge ilan etmiştir. Hac ibadetinin rükünlerinden biri de tavaftır; yani Kabe-i Muazzama'nın etrafında yedi kez dönmektir. Tavaf bir nevi namazdır ve tavafta, hacı Allah'ın huzurunda olduğunun bilinciyle, O'na yaraşan bir tazim ve muhabbet içerisinde olmalıdır.

ARAFAT, HACCIN KENDİSİDİR
Arafat, haccın bizzat kendisidir ve Kabe'yi tavaftan, Safa ile Merve arasında sa'yden sonra kalan hac görevleri, arife gününden itibaren Arafat'ta, Müzdelife' de ve Mina' da yerine getirilir. Kelime olarak "Arafat", bilme, anlama, tanıma ve güzel koku gibi manalar taşıyan bir kökten gelir. Arafat, haccın bizzat kendisidir. Arafat'ta Allah Resülü'ne, Haccı sorduklarında kısaca: "Hac, Arafat(ta bulunmak)tır." cevabını vermiştir.
Bu ifade, bizim dilimizde "Hac demek, Arafat demektir" şeklinde anlaşılmalıdır. Bu sözü yorumlayarak ve Arafat'ın sembolik manasını anlamaya çalışacak olursak, "Hac, Arafat'tır." demek, hakikati bilmek, tanımak, anlamak, kavramak demektir. Dirilişi, mahşeri, mahkeme-i kübra öncesi bekleyişi, ölmeden önce ölmeyi, hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmayı bilmek demektir.
Haccın faziletini anlatarak bu ibadete karşı insanları teşvik eden Hz.
Peygamber, kendisine yöneltilen, "Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlı?" sorusuna önce, "Allah'a ve Resulü'ne iman etmek" diye cevap vermiş, "Sonra hangisi?" denildiğinde, "Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihad" buyurmuş ve "Bundan sonra hangisi?" sorusuna ise, "Kabul olunan hac" cevabını vermişti. (Buhari, Hac, 4)

VEFAT EDENLER IÇIN 7, 40 VE 52'NCI GÜN DUASININ DINI BIR DAYANAĞI VAR MIDIR?
BIR kimsenin ölümünün 7, 40 ve 52'nci günü şeklinde zamanlar tayin edip bu zamanlardan özel merasim yapma şeklindeki uygulamaların hiçbir dinî dayanağı yoktur. Ölen bir Müslüman'ın usulüne göre yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak defnedilmesi farzdır. Bunun dışında yapılması zorunlu olan bir şey yoktur. Ancak, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere hayır yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber'e bir adam: "Annem ansızın öldü. Öyle sanıyorum ki şayet konuşabilseydi, sadaka verilmesini vasiyet ederdi.
Şimdi ben, onun adına sadaka versem, sevabı ona ulaşır mı?" diye sordu.
Peygamberimiz de: "Evet, ulaşır. Onun namına sadaka ver" buyurdu."

SAHABEDEN CABİR B. ABDULLAH ANLATIYOR:
UHUD Savaşı'ndan önceki gece babam beni yanına çağırdı ve şunları söyledi: "Oğlum! Yarınki savaşta Allah Resulü'nün sahabilerinden ilk önce benim öldürüleceğimi tahmin ediyorum. Hz.
Peygamber bir yana geride bırakacağım en değerli kişi sensin. Benim borçlarım var onları ödemeyi unutma.
Kardeşlerine de çok iyi davran." Ertesi sabah ilk şehit düşen babam oldu ve başka bir şehit ile birlikte aynı mezara defnedildi.
Daha sonraları babamı başka biriyle aynı kabirde bırakmayı içime sindiremedim.
Altı ay sonra onu kabirden çıkardım. Hayretler içinde kaldım. Babamın bütün vücudu kulağının toprağa gelen kısmı hariç kendisini kabre koyduğum günkü gibi sapasağlamdı.
Onu tek olarak başka bir mezara defnettim. (Buhari, Cenaiz, 77)

BİR AYET
DE ki, insanlar ve cinler birbirine yardımcı olarak Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar." (el-İsrâ, 17/88)

BİR HADİS

"İNSANOĞLUNUN iki vadi dolu malı olsa bir üçüncüsünü ister. İnsanoğlunun ihtiras dolu gönlünü topraktan başka bir şey doyurmaz. Şu kadar ki tövbe eden kişinin tövbesini Allah kabul eder. ( Buhari, "Rikak", "10)

PROF.DR.ALİ KÖSE