ALLAH RIZASI İÇİN...
Sonuncusu, servet sahibi olmuş, dünyalık olarak her istediğini elde etmiş bir zengindir. Allah, ona da ikram ettiği nimetlerini hatırlatır. O da bu nimetlere mazhar olduğunu itiraf eder. Allah ona da sorar: "Peki, sen bunca nimetin karşılığı olarak ne yaptın?" Allah yolunda pek çok infakta bulunduğunu hesap eden adam, sevap beklentisi içerisinde, "Malın harcanmasını istediğin tüm yerlere senin rızan için infakta bulundum. Hiçbirini boş geçmedim" cevabını verir. Onun da ne maksatla infakta bulunduğunu, bu işleri nasıl gösteriş için yaptığını bilen Yüce Allah, adamın gerçek niyetini ve samimiyetsizliğini açığa çıkarır, onu dünyadaki niyetiyle yüzleştirir: "Yalan söylüyorsun! Sen bütün bunları, insanlar senin için 'Ne cömert kişi' desinler diye yaptın. Zaten bu isteğin de gerçekleşti. Herkes senin için, 'Çok cömert bir insan' dedi." Allah (cc) ardından meleklere emreder ve adam sürüklenerek cehenneme atılır. Hadiste sözü edilen kişiler bu davranışları Allah rızası için yaptıklarını ifade etmelerine rağmen karşılığında ahirette umduklarını bulamamışlardır. Çünkü onların davranışlarına Allah katında amelleri değersiz kılan riya karışmıştır.
ŞAN, ŞEREF, GÖSTERİŞ
İslam'ın müminlerden istediği, riyakarlık olarak tanımlanan ve münafıkların özelliklerinden olan gösteriş merakını
hayatlarının dışına itmeleridir. Yapılan işlerin şan, şeref ve gösteriş amacına alet edilmemesidir. Nitekim Hz. Peygamber, düğün yemeğini günlerce devam ettiren bir kimsenin bunu gösterişe çevirdiğini düşünerek ikinci günden sonra yemeğin sürdürülmesini uygun bulmamıştır. Aynı şekilde insanlara güzel konuştuğunu göstermek için, "İneğin otları diline dolayarak yutması gibi" ağzını eğip bükerek konuşmaya çalışanları
Allah'ın sevmediğini belirtmiştir.
İŞTE GERÇEK KULUM...
İnanmış insan, yapacağı şeyi insanların gözünde bir yerlere gelme için değil, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmalıdır. Böylece Allah'ın övgüsüne mazhar olur. Zira ibadetlerini ve davranışlarını samimiyetle dosdoğru yapanları Yüce Allah, "İşte bu, gerçekten benim kulum" diye nitelemektedir. İnsan, ibadetlerine ve amellerine riya bulaşmaması için dua etmeyi de ihmal etmemelidir. Nitekim Hz. Peygamber'in de bu amaçla dua ettiği olmuştur. Bir defasında bineğinin üzerinde eski bir eyer ve takriben dört dirhemlik bir kadife örtü üstünde mütevazı bir hac yolculuğuna çıkan Hz. Peygamber, "Allah'ım! riyasız ve gösterişsiz bir hac eyle" diye dua etmiştir. (Kaynak: Hadislerle İslam, Diyanet İşl. Bşk. Yayınları)
HİSSE SENETLERİ İÇİN ZEKAT VERMEK GEREKİR Mİ?
Bir şirketin hisse senetlerini satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olmuş olur. Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya da uğrayacağı zarara ortaktır. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse % 2,5 oranında zekâta tâbi olur. Söz konusu hisselere, elde tutulup kâr payından yararlanmak amacı ile değil de, alınıp satılmak amacıyla sahip olunursa, bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir. Zekâta tabi diğer mallarla birlikte nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve % 2,5 oranında zekâtları verilir.
ZEKAT VERMENİN BELİRLİ BİR ZAMANI VAR MIDIR?
Zekat vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekatta da nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda kamerî ay hesabı uygulanır. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir. Ramazan'ı beklemeye gerek yoktur. Çünkü zekât, bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir.
VERGİ, ZEKÂT YERİNE GEÇER Mİ?
Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi; mükellefiyet, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.