ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 21 Nisan 2012

'Dişleri dökülmüş' CHP yöneticileri!

Ahmet Altan önceki günkü yazısında CHP'yi 'donan bir insana' benzetmiş.
Devamında da diyor ki, "Kendini uyumaya ve ölüme terk ediyor, kalkıp yürüse 'demokrasi köyü' biraz ötede!"
Altan'ın tasvirini okurken gözümün önüne Eskimo kabileleri geldi. Hala yaparlar mı bilmem, bu insanlar bir zamanlar 'yaşlılarını götürüp buzulun üstünde ölüme terk ederlerdi! Tabii canavarlıklarından değil; sadece 'yaşlılar' artık işe yaramadığından. Malum o dönemler bu kavim, günlük kullandıkları tüm araç gereçleri -ki çoğu hayvan derisinden- dişleri vasıtasıyla, uzun uzun çiğneyerek şekillendiriyorlar.
Dişler dökülünce de, istediğin kadar diğer organların çalışsın, doğru hurdaya.
Bunun için de sülale toplanıyor, ihtiyarı götürüp köyün uzağına bir yere bırakıyorlar.
O da donarak ölüyor.
İşte Ahmet Altan'ın CHP için, "Kendilerini uyumaya ve ölüme terk ediyorlar göz göre göre" dediği bu. Deniz Baykal'ı götürüp bıraktılar buzula ama Kemal bey hala direniyor. Oysa esas 'ihtiyar' Kılıçdaroğlu. İçi geçmiş mazi söylemlerini diline dolayan, bu günü unutup, fikriyatı hala geçmişte kalan...
Bu yüzden Altan'ın benzetmesi 'cuk' oturmuş. Bence de 'CHP Eskimolarını' kurtaracak tek eylem, silkinip kendilerine gelmeleri ve henüz dişleri sağlam genç yöneticilerle yollarına devam etmeleri.

* * *
BİR HASTA YAKINI MEKTUBU...
"...Babamın ameliyatı için Okmeydanı SSK'dayız. Burası da diğerleri gibi inanılmaz kalabalık. Sürekli oradan oraya koşturuyorsunuz. Asansörün ne kadar önemli bir icat olduğunu ilk burada öğreniyorsunuz.
Ameliyat günü almak için aylarca bekliyor, ilaç almak için kuyruğa giriyorsunuz ki, çıktığınızda sizin tedaviniz başlıyor, sinir tedaviniz... Doktor ve hemşireler değil gülmek, tebessüm bile etmiyorlar.
Hastabakıcılara gelince, onlar zaten padişah efendimiz durumu. İki aydır görevde olan yeni güvenlikçilere gelince; aslında Robocop olmak istemişler ama kader müsaade etmemiş. Kantin ve otopark o kadar pahalı ki, çıkarken arabayı satıp park parasını ödüyorsunuz. Ayrıca hastaneye gelirken bütün kıllarınızı alıp gelin, Permatik bir milyona satılıyor.
Bunlar işin 'dışarıdan görünüşü!' Bir de içeriden bakalım. Annemle kapı önündeki kalabalığa karıştık, hastaneye gireceğiz.
Çocukların girmesi yasak ya, sanki insanlara demişler ki evde ne kadar çocuğunuz varsa getirin. Hatta komşularınkini de ödünç alın. 25 dakikada iki metre yürüyerek kapıya geliyoruz.
Aramızdan çocuklar ayıklanıp yan tarafta biriktiriliyor. Öyle hop diye içeri giremiyorsunuz. Ayaklarınıza galoş takmanız gerekiyor, mikropsavar olarak. O küçücük naylon torbaları, tek ayağınızın üzerinde durup, yanınızda duran adamın artık neresi olursa, bir yerlerine tutunup ayaklarınıza geçiriyorsunuz. Tabii 10 dakika da sizi bekliyor kapıdaki kalabalık, 'Kadın geçir artık şunu ayağına' diyerek.
Daha sonra içerideki günleriniz başlıyor.
Bu kez görüyorsunuz ki güvenlikçi gençler meğer birer peygambermiş. Ziyaret saatleri dışında ısrarla, 'Kardeş ben hastayım, şu kantine bir gideyim, inanmıyorsan ameliyat yerimi göstereyim' diyor biri pantolonunu indirmeye çalışırken. Bir diğeri 'Benim yukarıda anam yatıyor beni içeri almayacak adamın...' deyip üstüne yürüyor... Temizlikçi kadınları görseniz, babamı filan yataklarından kaldırıp onları yatırırsınız, o kadar yorgunlar çalışmaktan. WC'yi hala 'hela' sanan hasta ve yakınları, ellerinden geleni yapıyorlar bu arada. Biri lavabonun birinde çorba kasesini yıkarken, diğeri kocasının çiş kabını çalkalıyor. Sohbet de, 'Allah buralara düşürmesin bacım' şeklinde. Arpa şehriyeler deliği tıkamış bu esnada kimin umurunda? Çöp varilleri orada sıra sıra dursun, kanlı petler duvar kenarlarına konmuş... Öyle ya 'Aslan gibi kocası yıllarca bu devlete hizmet etti, bokları da yıkanacak çişi de' (Siz de bu arada mektubumun üstüne kusmayı bırakın).
Sıra geliyor doktor ve hemşirelere...
Anlayışla davrandığınız sürece hiçbir sorun yok. Doktorlara ise ilk kez acıyorum. Öncelikli görevleri günde en az 1000 ziyaretçinin WC'nin yeri dahil her soruya cevap vermek. Ortalama 45 ameliyata girmek. Bir de asabi hasta yakınlarıyla tartışmak. Nedenlerini bilseniz bir koşu gelip bu 'yakınları' en uzağa yollarsınız vallahi..."