ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 27 Nisan 2012

Uzun bir 'vicdan' yazısı...

İki gün önce bir izdivaç programına, hanımefendinin biri 'kapanmış' olarak çıktı ekranlara. Henüz üç aydır 'tesettürdeymiş!' Tabii stüdyodaki tepkilerin çoğu, 'çıkarları uğruna yapmıştır' şeklinde oldu. Artık o neyin çıkarıysa? Bir diğeri dansözlük yapıyormuş, bilirkişi hanımlar yine ayıpladılar kızı, "Neden merdiven silmiyorsun' diyerek.
Aslında kadınlarımızın işi ne kadar zor ve bazı tuhaf beyinler karşısında ağızlarıyla kuş tutsalar hikaye. En korkuncu da eleştirinin yine kadınlardan gelmesi. Demek ki kadınlarımızı önce, kendi cinslerinden korumak gerekiyor. 'Hanımları hırpalamak' genelde ekranlarda oluyor. Program yapımcısı ve sunucusu el ele verip, izlenme rekoru hırsı uğruna, konuğu yerden yere vuruyorlar. 'En nefret edilen kadın tipi' ise, 'önce kapalıyken sonra açılanlar!' İşte onların, stüdyo demirbaşı hanımların nezdinde 'yatacak yerleri yok!' Ağız birliği etmişçesine -veya sunucuya yağ çekmek için- "Biz de Müslümanız ama..." diye başlıyorlar söze ve siniri en sağlam konuk bile ağlayarak terk ediyor kanalı sonunda. Diğerleri de utanmadan gülüyor arkasından.
Mesela hatırlarım, kadıncağızın biri önce ilahi kaset çıkarmış, daha sonra da pullu bir elbise giyip, pop müziği söylemeye karar vermişti. Bu kez tepkiler, 'Aman efendim ne ayıp reklam uğruna soyunulur muydu' Reklam uğruna değil ama çocuklarının aç karnını doyurmak için soyunulur efendim. Öte bile geçilir hatta.
Şaşılacak olan, 'hani kadın, kadını anlardı?' Demek ki anlamıyorlar. Belki de bunun nedeni muhalif tarafın, 'işlerini bir şekilde yoluna koymuş hanımlardan' oluşması! Bir de program sunucusunun çabası var; "Neme lazım, işlenen konuyu 'din değiştiren kıytırık bir pop şarkıcısı' sıradanlığından çıkartıp, bize yakışan budur diyerek, ilmi, irfanı ve ulvi havayı da vermek lazım!"
Ama olmuyor işte, konu 'başını durup dururken kapayan veya açan şu münafık kadınlar' olunca, o seviyeli tartışma da gelip, "İnsanların hayatlarını, menfaatleri belirler!" tezine dayanıveriyor yeniden.
Menfaat... Sözcüğü açtığınızda içinden 'kat, yat, mücevher, lüks yaşam tutkusu' çıkarsa başka, 'çocuğunun aç karnını doyurmayan bir hayata çare bulma çabası' çıkarsa bambaşka tabii. Sefalet diz boyu, borç alacak tek bir dost kalmamış, çaldığı kapılar tek tek yüzüne kapanmış... Kadınlar da oturmuş menfaatten söz ediyor.
Aslında sınırı biraz genişletirsek, 'ahlaki ve dini kuralları çiğneyerek bir şekilde şöhreti ve parayı arayan' başka kadınların olduğunu görmek şaşırtıcı değil.
Bırakın sanat camiasını, şu diğer göz önündekilere bakın; Ne çeşit reklamlar yaptıklarını bilmiyor muyuz? Menfaatleri için hangi yollara başvurduklarını?
Çıkın çemberin dışına, gazeteciler kalemlerini, evli kadınlar bedenini, siyasiler ruhunu satmıyorlar mı misal? Çoğu 'sanatçımız' evli adamların yuvalarını yıkmak pahasına, onu bunu dolandırarak, her türlü rezaletin tam göbeğinde fütursuzca yer alarak, arzuladıkları hayat biçimi için kendilerince 'mücadele' vermiyorlar mı? Ama nedense dönüp dolaşıp bir tek bu zavallı kadınlarımıza yükleniyoruz, kadınlık gururu, toplum ahlakımız, örnek olmak, şeref namus diyerek.
Sonuç; "O zaman merdiven silecek, limon satacak kardeşim!" Neden efendim siz silmiyorsunuz o merdivenleri, bu kadar erdemliyse? Bir de bu kızlar örnek olmayıversinler topluma, siz varsınız ya!
Ama anlıyoruz ki, günümüzde 'düşen' insana hiç kimse dönüp bakmıyor artık. Eskidenmiş o, dedelerimizin zamanında... İnsanların önünde seçeneklerin bol olduğu, insanın insana sahip çıktığı, bir avuç insanın sevgiyle, insanca yaşadığı o eski günlerde...
Ve insan kalmayı başarabildiği.
Bu günse, erdem bile karnı açlar için en büyük lüks olmuş.