Tarihi 19 Şubat 2019

Kirlenmek

OSMANLI bir imparatorluktu...
Üç kıtada at koşturuyor, devrinin Süper Gücü olarak dünyaya hükmediyordu. O imparatorluğu asla savaşlarla çökertmediler. Hep içeriden geldiler... Kirli ittifaklarla milyonlarca kilometre kare toprağı yeraltı zenginlikleri ile birlikte alıp götürdüler...
Bu nedenle içerideki ihanetler ve kirli ittifaklara imza atanlarının tamamının bugün yeryüzünde zulüm gören insanlık üzerinde vebali vardır. Osmanlı mazlumların koruyucusu, zalimlerin düşmanıydı. İçeride adam devşirdiler, satın aldılar.
Osmanlı toprakları içinde yaşayan, ekmeğini bu ülkeden kazananları ihanet çemberine aldılar. Devletine isyan eden, yabancılarla ittifaklar kuran hainler güruhu oluşturdular.
Abdülhamid Han gibi bir karış vatan toprağını vermeyene karşı Yahudi, Ermeni ile ittifak yaparak onlarla birlikte tahtından indirmeye gönderilen hainler devşirdiler. İngilizler ve Fransızlarla ittifak yapıp, maaşa bağlanan, ihaneti ortaya çıkınca soluğu İngiliz elçiliğinde alan nice hainlere tanık olduk.
Mesela bu topraklarda "Batıcı" ittihatçı kafaların türemesi için yıllarca çalıştılar. O ittihatçılar Londra ve Paris aşkına, birilerine peşkeş çekilecek Filistin'in devri sevdasına kirli ttifaklara girdi. Abdülhamid Han döneminde Şerif Hüseyin İstanbul'da göz hapsinde bulunuyordu. Padişahı kirli ittifaklar aşkına deviren ittihatçıların ilk icraatlarından biri o göz hapsindeki Şerif'i İstanbul'dan Mekke'ye göndermek oldu.
İttihatçı hainlerin yol verdiği o Şerif Hüseyin gittiği Ortadoğu'da hemen İngilizlerle kirli ittifaka girdi. İngiliz kaynaklı ayaklanma faaliyetlerine başladı. En büyük finansçısı altın yağdıran Lawrence'di. 1916 yılında kendini Hicaz kralı ilan eden Hüseyin, sonrasında isyan ve cihad bildirisi yayınladı. "Türkler dinden çıktılar. ...Türkler'e karşı cihadı farzdır..." diyordu. Girdiği kirli ittifak Müslümanları, Müslümanlara vurdurarak bir imparatorluğu parçalama operasyonuydu.
1. Dünya Savaşı sonrası bir çöküş yaşanmışsa bunda birinci etken bu kirli ittifaktı. Ancak ihanet çenberinde yüzünlerin yüzü asla gülmedi. Kendini kral ilan o ittifakçı, tahtını Suud hanedanına devredip, sürekli kaçmak ve sürgünlerde yaşamak zorunda kaldı.
Onu kirli ittifak çemberinde kullananlar daha sonra bir kenara atıp sürgünlerde ölmesine yol açtı. Kendisinden sonra tahta geçen çocuklarıyla torunlarının hiçbiri yataklarında can veremedi...
Lawrance ve İngilizlerle kurduğu ihanet ittifakında Suriye Kralı yapılan Faysal, Irak'ta da krallık yapmış, 1933 yılında İsviçre'de girdiği basit bir cerrahi müdahale sırasında hayatını kaybetmişti. Aslında o basit müdahale de bir oparesyondu.
Onu yıllarca kullananlar hastanede operasyon çekip öldürüyordu. Zira onun da miadı dolmuştu. Yerine geçen oğlunun hükümdarlığı altı sene sürdü.
Oğlu da 1939'da esrarengiz bir kazada can verdi. Yerine oğlu İkinci Faysal geçti. Ancak o da 1958'deki darbede ailesiyle beraber parçalara ayrıldı, sonu çok hazin oldu.. Hüseyin'in 1921'de Ürdün Kralı ilan edilen oğlu Kudüs'te kurşunlanırken, onun da oğlu olan Talâl akıl hastalığı geçirerek delirdi.
Tahttan indirilerek İstanbul'a yollandı.
Ortaköy Şifa Yurdu'nda ölene kadar tam 19 sene orada yaşadı. Yerli ve Milli olmayı terkedip, kirli ittifaklara girenler, hainliği tercih edenler, ihanet çemberinde yüzenlerin hiçbiri iflah olmadı. Onlara hizmet edenler, yol verenler de aynı akıbeti yaşadı.
Allah bizleri "Nerden çıktı bu İHALAR, tanklar, uçak gemileri, savaş gemileri, köprüler, yollar" diyenlerden eylemesin. "Alışveriş yapmayalım da ekonomi çöksün" diyecek zavallılığa sokmasın.
Yanyana gelmemizin mümkün olmadığı çarklarla aynı yönde döndürmesin. Conilerin komutanlık yaptığı Kandiller'in ittifak çalışmalarından uzak tutsun. Hiç kimseyi kirli ittifaklar girdabına sokup şaşırtmasın, onlara hizmetçi dahi yapmasın. Amin!