Tarihi 6 Ağustos 2019

Parmaklarını yaladılar

1999 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nda müsteşar yardımcısıydı. Washington Grand Hayat Otel'de gerçekleştirilecek DEİK toplantısında sunum yapması isteniyordu. Bakanlığın bu yolculuğu karşılayacak bütçesi yoktu. Katılması imkansızdı. O müsteşar yardımcısının adı Necdet Topçuoğlu'ydu. Kaleme aldığı anılarında, Bakan'ın ABD'deki bir toplantıya katılabilmek için nasıl yol ve otel parası aradığını anlatıyordu. Çok zor yıllardı. DEİK'in o dönem eşbaşkanı rahmetli Mustafa Koç'tu. Masrafları üstlenmeyi teklif etmişti. Ancak Topçuoğlu dürüst bir bürokrattı. Kabul etmedi. Devlet yol parasını bulmakta dahi güçlük çekiyordu. Necdet Bey, bakanlıklar arası yoğun görüşme trafiği sonrası masrafları karşılanacak bütçe bulunarak ABD'deki toplantıya gönderildi. Sunumunu yaptı, alkışlarla kürsüden indi. O dönemde ABD Kansas'da Ranagra firması hayvancılık yapmak üzere TİGEM'in Iğdır'da bulunan Kazım Karabekir işletmesini ve arazisini kiralamak istiyordu.
Topçuoğlu anılarında "O arazi ve işletme Ermenistan, İran, Nahçıvan sınırında bulunuyordu. Güvenlik açısından stratejik konumdaydı" diyor. Muş'ta başka bir işletmeyi teklif ediyorlar ancak Amerikalılar ısrarla Iğdır'daki araziyi istiyor. Araya Amerikan elçisi Mark Parris giriyor.
Araziyi kiralamak isteyen Ranagra Firması Necdet Topçuoğlu'na ulaşıyor. Washington'da yapılan toplantılar çerçevesinde bir de "Altın kahvaltı" organizasyonu var. Girişler 1000 dolar. Ranagra Firması "Bizde fazla davetiye var. Size birini verebiliriz" diye teklif ediyor. Topçuoğlu sert sözlerle reddediyor. Araya Dışişleri'nden müsteşar yardımcısı giriyor. "Bizim davetlimizsiniz" diyerek katılmasını istiyor. Necdet Bey o kahvaltıya gidiyor. Misafirler kahvaltılarını yaparken kürsüde bir Amerikalı General konuşma yapıyor.
Yugoslavya'nın parçalanmasını anlatıyor. Sözü Bosna Hersek'e getirip Türkiye'ye taşıyor. "Bosna Hersek sorunu ile Kürt sorunu birbirinin benzeridir" diyor. Necdet Bey öfkeleniyor. Hemen sağ tarafında Üzeyir Garih oturuyor. Ona "Beyefendi bakar mısınız general küfür gibi laflar ediyor. Sonradan davetli olduğum için bana söz söylemek düşmez" diyor. Üzeyir Garih "Ne söylenmesi gerekiyorsa bana anlatın, gereken cevabı veririm" diyor. Necdet Topçuoğlu "Esas benzerlik Bosna Hersek ile Kürt sorunu arasında değil.
Miloseviç ile Öcalan arasında var.
Çünkü ikisi de kandan besleniyorlar" hatırlatmasını yapıyor. Üzeyir Garih derhal söz alıp "Ben Yahudi kökenli bir Türk vatandaşıyım. Benim ülkemde etnik ayrım, inanç ayrımı söz konusu değil. Kürt vatandaşlarımızdan Cumhurbaşkanı, Başbakan zengin işadamları çıkmıştır. Herkes fırsat eşitliğine sahiptir. General bir benzerlik arıyorsa söyleyeyim. Esas benzerlik Miloseviç ile Öcalan arasında. İkisi de kandan besleniyor" diye haykırıyor.
Salon buz kesiyor. ABD'li General söz almadan yerinden fırlıyor, Üzeyir Garih'e parmağını sallıyor. Delirmiş halde "Israr ediyorum... Bosna Hersek ile Kürt sorunu arasında benzerlik var" diye bağırıyor. Bir süre sonra da parmak sallayan Amerikalı generale muhteşem cevap verip rezil eden Üzeyir Garih, Eyüp Mezarlığı'nda bıçaklanarak öldürülüyor. O cinayet hala çözülemedi. Türkiye işte o günlerden bugünlere geldi. Yoğun saldırılar altında bu ülkeyi parçalamak isteyenlerin ve onlara hizmet eden maşaların gayretleri, cinayetleri, planları, bölme ve darbe girişimleri her defasında bu Millet ve ülkeyi yönetenler tarafından bertaraf edildi.
Buna karşılık her türlü kirli tezgaha rağmen ordumuz, savunma sanayiimiz daha da güçlendi. Suriye'ye, Afrin'e girdik. Başkan Erdoğan önceki gün Fırat'ın doğusuna da gireceğimizi açıkladı. Operasyon an meselesi. Bizi parçalamak, küçültmek isteyip parmak sallayanlara bugün gerekli cevabı Devlet olarak da verdik. Şimdi öfkeyle o parmaklarını yalıyorlar!