Tarihi 14 Aralık 2019

Alçak irtifacılar

ABD'nin eski büyükelçilerinden ve önemli isimlerinden Nicholas Burns ilginç bir ziyaret gerçekleştirdi. Gitti İsrail-Lübnan sınırındaki Hizbullah tünellerinde bir gezinti yaptı. Tünellerden çıkınca bir açıklama yaptı; "Bu tünelleri görünce İsrail'e ne büyük tehdit oluştuğunu gördüm. ABD'nin İsrail'i korumaya ve desteklemeye devam etme ihtiyacını daha iyi anladım" diye.

Peki Türkiye'ye Suriye sınırı boyunca yüzlerce tünel kazan PKK ve uzantılarına destek vermek, kazma kürek, tünel kazıcı makineler dahi vermek "Bir müttefike ne yapmak" anlamına geliyor? Artık herşey aleni. Riyakarlıklarını ve düşmanlıklarını gizlemeye ihtiyaç dahi duymuyorlar. Tünelin ucu İsrail'e çıkarsa "Tehdit", Türkiye'ye çıkarsa "Sınırsız destek" anlamına geliyor. Olay bu kadar açık ve ortada.

Müttefiklik kavramının yerlerde süründürüldüğü bir dönemde çare ne o halde? Çare, yerli savunma sanayiimizi daha da büyütmek, içimizdeki hainlerin taşeronluğunu engellemek ve her alanda millileşerek kimselerin korumasına muhtaç olmamaktan geçiyor.

Allah'a şükür son dönemde savunma sanayiinde inanılmaz atılımlar yapıldı. Ancak yeter mi? Hayır. Daha daha ileriye gitmek gerekiyor. Maalesef bizde muhalefet bunu isteyeceğine, "Niçin daha fazla savunma sanayiinde atılım ve üretim yapılmıyor" diyeceğine tam tersini yapıyor. Amerikalı, Avrupalı ağzıyla konuşarak yerli silah sanayiimize saldırıyor. "Ne yapacağız İHA'ları, SİHA'ları, uçak gemisini" diyor. İnsansız Hava araçları üretiminde dünyada geldiğimiz noktayı gözardı ettiği gibi, bu muazzam projeyi itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Bu davranış biçim, savunma sanayiinde atılım yapmamızı istemeyeb BATI'nın yağlarını eritiyor.

Türkiye'nin gübre fabrikası bile yapmasını istemeyen bir ABD var karşımızda. Uçak, tank, lazer, manyetik silahlar, uçak gemisi, füze hatta kendi tüfeğimizi ürettikçe bile çıldırıyorlar. Geçtiğimiz hafta üst düzey istihbaratçı bir subayımız ile yaptığımız sohbeti aktarmıştım burada. Yazmadığım başka şeyler de anlatmıştı. Mesela Türkiye'nin PKK ve terörle mücadelede yüksek irtifada uçan helikopterlere ihtiyacı var. Alçak irtifada uçanların düşürülme riski büyük. Bu nedenle arayışa giriyor. Amerikalılar geliyor "Helikopteri biz verelim" diyor. Ancak teklif ettikleri alçak irtifada uçanlar. Türkiye bunları alacak, PKK da düşürecek. Ankara Amerikalılara "Başka kapıya" diyor. Kendi helikopterini üretme kararı alınıyor. Projeler hazırlanıyor. Tam üretime geçilecek, kapıdan kovulan Amerikalılar bacadan girip koridorlarımızda dolaşmaya başlıyor. "Aman üretim yapmayın, size helikopteri biz verelim" diye bastırıyorlar. Ancak kovulmalarına rağmen teklif ettikleri helikopterler yine alçak irtifada uçanlar.

İstihbaratçı üst düzey subamız "Adamlarda utanma arlanma yok. Kovuyoruz yüzleri kızarmıyor. Kovuyoruz bacadan sonra lağımdan giriyorlar. Ve bir tek defol git demediğimiz kalmasına rağmen hala kolaylıkla düşürülecek helikopterler için sızma gerçekleştirip kapı çalıyor, baskı ve kulis yapıyorlar." diyor.

Bugün bu kaşar suratlılara rağmen helikopterlerimizi artık kendimiz üreteceğiz. İnşallah Kanal İstanbul'u da yapacağız. Boğazları geri alıp, yılda 8 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Kanal İstanbul'a muhalefet bu defa da "Türkiye'nin savunmasını zayıflatır" diye saldırıyor. Halbuki tüm askeri uzmanlar bunun savunma gücümüzü katlayarak artıracağını söylüyor. Türkiye dışında bu kanaldan geçen tüm ülkelerin gemileri 10 yılda 80 milyar dolar, 100 yılda 800 milyar doları çocuklarımızın cebine koyacak. Kapıdan kovulup bacadan giren yüzsüzler medyaları ile binlerce km öteden Kanal İstanbul'a saldırıyor. Son örneğini Bloombergtv'de gördük. "Proje durdurulursa Türkiye için daha iyi olur" diye yayın yaparak sopa gösteriyorlar. Bunlar "Alçak irtifa"nın "ALÇAK İFTİRACILARI". Yüz milyarlarca dolarlık gelirimiz için havlıyorlar. İçimizi acıtan ise muhalefetimizin de buna destek vermesi. Onlar da irtifa kaybediyor!