Tarihi 1 Haziran 2020

BOR’AZAN tayfası

BİZİM muhalefet hala ısrarla IMF'ten borç alalım diyor. Bu IMF aşkı bir kara sevdaya dönüşmüş durumda. Öyle de şirin gösteriyorlar ki IMF'i... "Ucuz kredi veriyor kardeşim" diyorlar. Sanırsınız ki kendileri Ferhat, IMF de Şirin! Halbuki IMF'in o krediyi kaşıkla verirken bu ülkeden kepçeyle neleri götürdüklerini hiç anlatmıyorlar. Hangi yeraltı zenginliklerine nasıl konduğunu, memurlarını bu ülkeye nasıl Cumhurbaşkanı gibi atayıp Bakanlar Kurulu'nu yönettiğini, bir gecede nasıl kanunlar çıkarttıklarını bildikleri halde hep es geçiyorlar. Üsrelik verilen krediye de karışıyor IMF... Hükümete al bu parayı sen kullan asla demiyor.
Ecevit döneminde IMF'ten 25 milyar dolar alınmıştı. Zamanın Maliye Bakanı Güneş Taner "Ben o 25 milyar doları hiç görmedim" demişti. Göremezdi.
Hatta ucundan bile koklayamazdı. Bu mümkün değildi. Çünkü parayı veren düdüğü çalıyor, MİLYAR DOLARLARI kime yedireceğine IMF karar veriyordu.
Nitekim hükümetin Maliye Bakanı'nın göremediği hatta koklayamadığı 25 milyar doları hortumlanan batık bankalara, yani sahiplerine, zaten zengin olan işadamlarına verdiler. Çıkardıkları vergi kanunlarıyla da halkı soyarak bu ülkeden gittiler. CHP kafası hep bu şekilde işliyordu. Al borcu, hortumlasın seni birileri... Ve yönetsin istediği gibi... Neymiş Türkiye'nin çok borcu varmış, dünyada da kriz varmış, altından kalkamazmış...
Bahaneye bak. Yeryüzünde kamu borcu en az olan sayılı ülkelerden biriyiz.
Rakamlara baktığımızda evet büyük borç var gibi gözüküyor. Ancak bu borcun büyük bölümü devlete değil özel sektöre ait. Bizim işadamları Avrupa, Amerika bankalarından milyarlarca dolar kredi alıyorlar. Ancak bu parayı asla Türkiye'ye getirmiyorlar. Böylece Türkiye'nin çok fazla borcu var gibi gözüküyor. Peki bizim işadamlarımızın aldığı milyarlarca dolarlık kredi nereye gidiyor? Bu paraları kimler kokluyor?
Hadi gelin bu sorunun cevabına gidelim.
Londra finans merkezinde üst düzey çalışan bir dostum aradı dün. "Burada tüm bankacılık hareketlerini rahatlıkla görüyoruz." diye söze girdi. Ve bombayı patlattı; "Sadece New York borsasında Türk işadamlarının tam 117 MİLYAR DOLARI var." Evet Londra, Frankfurt vs diğer borsalardan bahsetmiyoruz.
Sadece NewYork Borsası'ndaki hisselerin değer 100 MİLYAR DOLARI aşmış durumda. Bakın daha neler anlatıyor Londra'daki finansçı dostum; Türkiye'de şirketleri olan, binlerce kişiye iş imkanı sağlayan iş adamları elbette yurt dışında da yatırım hakkına sahip. Ancak yurt dışında yatırım yaparken, bunu daha farklı hayata geçiriyorlar. Kredi çekince veren tarafından hisse senedi almak zorunda bırakılıyorlar. Tam 69 Türk işadamının, 105 milyar dolarlık hisse senedi var. Bu iş adamları yatırımın çok büyük bir çoğunluğunu yurt dışı kredilerle yaptı. Örneğin, 29 işadamı İngiltere'den aldığı krediyi hiç Türkiye'ye getirmeden ya da kısa süreli getirerek ABD borsasına, Wall Street'e gönderdi.
15 işadamı ise ABD'den aldığı krediyle Wall Street'e yatırım yaptı. 11 işadamı Alman kredisiyle Wall Street'e uçtu.
14 işadamı da Fransa, İtalya, Belçika ve Lüksemburg gibi ülkelerden aldığı iş kredileriyle Wall Street'e yatırım yaptı.
ABD borsasında toplam 12 milyar dolarlık hissesi bulunan Türkler'in sayısı ise 700'ün üzerinde. Bunlar da işadamı. Ancak şirketleri genelde yatırım fonlarına bağlıyor. Bizim muhalefet de bu işadamlarımızın kredi borcuna bakarak "Ülkeyi IMF'e teslim edelim" diyerek BORAZAN çalıyor. IMF de "Ne olur kredi al, ülkendeki BOR'u bana teslim et. BOR konusunda AZAN oldum" diyor. Yerli IMF "BOR'AZANLARI" da bu yol uğuruna böyle türetiliyor. Ama bu Millet ve ülkeyi yönetenler artık herşeyin farkında, yemiyor. Geçmişte IMF'i ve onun gönderdiği memurları "KAHRAMAN" gibi gösteren medyaları da yok ellerinde.
"Aman IMF'ten borç alalım" diyen birkaç kanalları ve sözcülük yapan gazeteleri var.
Geçmişte neydi o öyle... "Hurraa IMF borç veriyor" diye medyanın topu birden manşet atmıyor muydu? Kimin adına?
Batık bankalar için... Şimdi de "Yurt dışında sadece New York borsasında 117 MİLYAR DOLARI olan Karun gibi işadamlarımız kurtaralım" diye içimizdeki birileri tellal olacak... İyi mi?