Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 26 Ekim 2012

Yunanistan'ın Apo ile son dansı

Nur Batur; disiplinli çalışması, uluslar arası standartlardaki röportaj ve yazı dizileri ile Türkiye'deki "gerçek gazeteciler" listesinin üst sıralarına tırmanmayı başarmış bir isim. Uzun süre Yunanistan'da görev yapan Batur, Suriye'den kaçan Apo'nun Yunanistan'a sığınma süreci ve sonrasındaki olayları "APO'YLA SON TANGO" isimli kitapta topladı.
Gerçek olayların polisiye roman havasında kaleme alındığı kitap dün raflarda yerini aldı ve Türkiye'deki okurlara "bayram hediyesi" oldu.
Bakın Yunanistan'ın Apo ile son tangosunda neler yaşanmış?

* * *
"BAYILTIN, ÇARŞAFA SARIP ATIN"
Apo, Türkiye'nin baskısı ile 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarılmıştı.
Şam'dan atılınca ona önce Yunanistan kucak açtı. Zaten Yunanlılar "ikinci ordu" olarak gördükleri PKK'yı el altından destekliyordu. Apo Atina havaalanına getirildikten sonra Yunan istihbarat servisinin kiraladığı özel bir uçakla Moskova'ya gönderildi. Oradan da İtalya'ya.
Yaklaşık 4 ay süreyle Apo ve beraberindeki ekibi bir villada ağırlayan İtalya, baskılara daha fazla dayanamadı. Yeni bir ülke aranıyordu.
Hollanda'ya gitmek istedi, kabul edilmedi.
Rusya gündeme geldi, olmadı. Yeniden Atina'ya döndü.
Yunan istihbaratı, Apo'yu Atina Havaalanından alıp Korfu adasındaki askeri üsse götürdü.
Bir süre orada saklandı. Daha sonra Kenya'nın başkenti Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliği'ne götürüldü.
Ancak Apo'nun orada olduğu hem Amerikalılar, hem de Kenyalılar tarafından öğrenilmişti. İki ülkenin istihbaratçıları işbirliği yaparak yakın takibe geçmişti.
Bu sırada Öcalan'ın Yunanistan'dan siyasi sığınma istemesi tüm dünyada bomba etkisi yarattı.
Yunanistan'da panik başlamıştı...
14 Şubat 1999 Pazar günü Yunan Dışişleri Bakanı Pangalos'un yardımcısı Papayuannu, Nairobi Büyükelçisi'ni aradı. Telefonda çılgınca bağırıyordu:
- "Futbol takımı süratle harekete geçsin diyorum size. Gerekirse şiddete de başvursun. Büyükanne'yi derhal uzaklaştırın, diyorum. Otelde bir oda ayarlayın. Yok gitmiyorsa bayıltın. Çarşafa sarın onu. Oteley yakın bir yerde bırakın. Bütün temasınızı da kesin. İstiyorsanız yanlarına biraz da para verin. Pazartesi sabahına kadar her şeyin bitmesi lazım..."

* * *
ÖCALAN'IN GİZLİ ÇEKİLEN FOTOĞRAFLARI MASAYA KONDU
15 Şubat 1999 Pazartesi.
Kenya Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi Müdürü, Yunan Büyükelçiliğini aradı. Genel Sekreter'in Büyükelçi Kostulas'ı görmek istediğini bildirdi. Büyükelçi Dışişleri Bakanlığı'na gitti, Genel Sekreter Kathurima'nın odasına girdi.
İçeride Kenya Gizli Servisi Başkanı da vardı. Yunan Büyükelçisinin önüne Öcalan ve diğer PKK'lıların büyükelçilik konutu çevresinde çekilen fotoğraflarını koydular.
Kathurima, Yunan Büyükelçisi'ne şunu söyledi: "Öcalan'ın Nairobi'ye girdiği andan itibaren her şeyi biliyoruz.
Konutunuzda kaldığını da biliyoruz.
Kenya'daki Amerika Büyükelçiliği'nin bombalanmasından büyük yara aldık.
Kenya'nın bu olaydan da yara almaması için Öcalan'ın Nairobi'den derhal ayrılması gerekiyor. Bu konuda sizinle işbirliği yapmaya hazırız. Öcalan hangi ülkeye gitmek istiyorsa onu oraya götürecek uçağı en kısa zamanda sağlayacağız. Ama sizden Öcalan'ın Kenya'ya geldiğini gizlemenizi istiyoruz."

* * *
SAAT 17:00'YE KADAR KENYA'YI TERKEDİN
Bu tekliften sonra Büyükelçi'nin önüne bir uydu telefon koydular.
Yunanistan'ı aramasını istediler.
Büyükelçi Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Papayuannu'yu arayıp durumu anlattı. Kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanı Pangalos'un Kenyalıların teklifini kabul ettiği bildirildi.
Kenya Dışişleri Bakanlığı Genel Sektereteri Kathurima Yunanistan'a ültimatomu verdi: "Öcalan bugün saat 17.00'ye kadar Kenya topraklarını terk etsin..."

* * *
"BÜYÜKELÇİLİK ŞOFÖRÜNE İZİN VERİN"
Yunan Büyükelçi elleri titreyerek Dışişleri Bakanlığı'ndan çıktı. Öcalan'ı ikna etmek için saatlerce dil dökmek zorunda kaldılar. Ama yapacak bir şey kalmamıştı. Sonunda Öcalan çıkmayı kabul etti. Yunan Büyükelçi, o anı şöyle anlatıyor: "Valizlerin elçiliğin otomobiline yerleştirilmesi talimatını verdim. Kenyalı diplomat, tanık olmaması için büyükelçilik şoförüne izin vermemi istedi. Şoförü gönderdim. Ardından Öcalan'ın makam aracıma binmesine de izin vermediler.
Ayrıca benim makam aracımla Öcalan'ın bindirileceği otomobili takip etmeme de izin vermiyorlardı.
Israr ettim ama reddettiler.
Kenyalı diplomatla tartışmaya başladık. Kenyalı 'birazdan olacakların sorumlusu siz olacaksınız' diye bağırıyordu. O sırada bakanlıkta gördüğüm Kenyalı yetkilinin de kapıda olduğunu gördüm. 'Eğer sorun çıkarırsanız şimdi bütün gazetecileri çağıracağım ve olacaklardan siz sorumlu olacaksınız' diye tehdit etmeye başladı. Bunun üzerine 'anlaştığımız her şeyden vazgeçiyorsunuz. Kenya tarafına nasıl güvenebilirim. Uçak hakkında da bilgi vermiyorsunuz' dedim. Ama değişen bir şey olmadı. Tartışmaları izleyen Öcalan sonunda 'artık gitmek zorundayız. Başka seçenek kalmadı.
Sizi daha fazla tehlikeye sokmak istemiyorum' dedi."

* * *
..VE OPERASYON BAŞLIYOR
Konutun kapısında beş otomobil bekliyordu. Kenyalılar Öcalan'ı konvoyun ortasındaki mavi renkli Toyota Land Cruiser'e bindirdiler.
Büyükelçi'nin aynı araca binmesine izin vermediler. Yunan Büyükelçi bir başka araca bindi.
İşte o sırada olanlar oldu.
Öcalan'ın da içinde olduğu konvoyun önündeki üç otomobil aniden hareket etti.
Yunan Büyükelçisi "operasyon" anını şöyle anlatıyordu: "Hemen araçlara atladık. Ama öndeki üç aracın gerisinde kaldık.
Öndeki otomobiller farklı bir yola saptılar. Bize güvenlik nedeniyle bu yolu seçtiklerini söylediler.
Havaalanına geldiğimizde Öcalan'ın yanındaki PKK'lıları gördük.
Öcalan'ın içinde olduğu otomobilin başka bir yola saptığını söylediler.
Öcalan'ı havaalanına götürdüklerinde ısrar ediyorlardı ama biz görmemiştik. Bizi getiren araçlar da bırakıp gitmişti. Ben ve Öcalan'ın yanındaki dört Kürt havaalanında kalmıştık. Kenyalı yetkilileri bulmaya çalıştık ama bulamadık. Öcalan ortadan kaybolmuştu..."

* * *
Sonrası malum...
Ertesi günün sabahında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit basının karşısına çıkarak şu açıklamayı yaptı: "Bu sabaha karşı saat 03.00'den itibaren bölücü terör örgütünün başı Türkiye'dedir..."