Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 10 Ekim 2017

Sıkıntıları başka!

Ankara Büyükelçiliği'nin ABD'nin basın özgürlüğünden ne anladığı konusunda yeteri kadar fikir veren davranışının yankıları sürüyor. Şimdi de ABD'nin ülke olarak diplomasi ve uluslararası ilişkiler konusuna nasıl baktığı ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi olabileceğimiz bir başka ve oldukça şaşırtıcı bir adımla karşı karşıya kaldık.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden geçtiğimiz Pazar günü akşam saatlerinde yapılan bir açıklama ile Türkiye'deki diplomatik misyonlarından yürütülen vize işlemlerinin askıya alındığı duyuruldu. Tabii aynı akşamın ilerleyen saatlerinde beklenen oldu ve Türkiye Cumhuriyeti de ABD vatandaşları ile ilgili vize işlemlerini durdurdu.
Türkiye'nin kararının ABD tarafından alınan karara misilleme olarak alındığı açık. Ancak ABD'nin uluslararası kurallar, diplomasi, teamüller ve benzeri hiçbir kitapta yeri olmayan vize işlemlerini durdurma kararının arkasında ne olduğu, oldukça önemli bir konu.
Açık olan şu ki, vize işlemlerini durdurma ile ilgili açıklamaya adeta bir gerekçe gibi yerleştirilen: "Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ABD misyonunun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır" cümlesinin, olup bitenlerle herhangi bir alakası yok.
Başka sıkıntılar var belli ki...
ABD elçiliğinin açıkladığı şaşırtıcı kararın sebebi ile ilgili olarak ilk akla gelen husus, ABD İstanbul Başkonsolosluğu ile bağlantılı çalışan bir şahsın, FETÖ'cülerle irtibatı tespit edildiği için tutuklanması. Bu kişinin konsolosluk kadrosunda bulunup bulunmadığı henüz açıklığa kavuşmamış durumda. Ancak, bu kişinin gözaltı sürecinde söylediklerinin, ABD diplomatik misyonları ile 15 Temmuz'un bazı önemli isimleri arasında bağlantılar olduğunu ortaya koyduğu, rivayetler arasında.

YOK DİĞERLERİNDEN FARKI
Vize işlemlerini askıya alma gelişmesinin arka planında, Türkiye'nin Rusya ile anlaşarak Suriye'de attığı adımlar ve İzmir'de tutuklanan FETÖ üyesi papaz gibi başka sebepler de olması mümkün. Ancak, ABD gibi bir devletin sakin bir şekilde yürütmesi beklenen süreci adeta kırıp dökerek yürütüyor olmasını, 15 Temmuz'la ile ilgili ortaya çıkması muhtemel bazı şeylere bağlamak, daha makul.
Sürecin bundan sonra nasıl gelişeceğini izleyerek göreceğiz. Ancak, yaşanan her olay gibi ABD tarafından atılan bu adım da işlerin nasıl yürüdüğünü anlamamız açısından derslerle dolu.
ABD'li diplomatların ifade ve basın özgürlüğü konusunda ülkemizi köşeye sıkıştırmaya yönelik açıklamalarının mürekkebi bile kurumadan, basın özgürlüğünden ne anladıklarını öğrenmiş olduk mesela. Basın özgürlüğünden ne anladıklarını tartışırken gelen vize işlemleri ile ilgili askıya alma kararı da ABD'nin diplomasi, uluslararası ilişkiler gibi konulara ve dahası 'hukukun üstünlüğü' kavramına nasıl baktığının göstergesi. 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere, ülkemizdeki birçok melanetin arkasında bulunan kişinin iadesi ile ilgili olarak, sürekli yargı bahanesine sığınan ABD'liler, Türkiye'de de bir yargı olduğunun farkında değil gibi davranıyorlar. Olup bitenlerin arka planındaki esas mesele ise belli ki Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durma ve ülke ve millet olarak kendi menfaatlerine uygun davranma kararlılığı. ABD cenahından esmeye başlayan rüzgarların da son dönemlerde Avrupa cenahından estiğine şahit olduklarımızdan pek farkı yok. Onlar da işler istedikleri gibi yürüyünce son derece sevimli olabilirken, hoşlanmadıkları gelişmeler karşısında adeta çılgına dönebiliyorlar.