Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Mart 2019

Bunlar böyledir!..

İskoç asıllı Avustralya doğumlu saldırgan Brenton Tarrant'ın 15 Mart'ta işlediği katliamın 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıldönümü ile bir alakası olup olmadığı, belirsiz.

Haçlı zihniyetinde olanlarla Müslümanlar arasında gerçekleşen olaylardan kendi lehlerine olanları sembolleştiren saldırganın, Çanakkale'de denizde ve karada yaşadıkları hezimeti anmaması normal. Ama, katliamı 18 Mart'ın yıldönümüne yakın olan 15 Mart Cuma günü işlemesinin de bir anlamı olabilir.

Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki mücadelelerden sadece kendi lehlerine olanları sembolleştiren Tarrant'ın, alçakça saldırısı öncesi vermeye çalıştığı mesajların bariz vasfı, objektiflikten uzak olması.

Ne İngiltere'nin, ne Avustralya'nın ve ne de Yeni Zelanda'nın, Müslümanları suçlayabilecek tek bir cümle bile kuramayacak durumda olduğunu, saldırgan da biliyordur.

Sömürü ve işgale yönelik saldırı ve katliamlarla dolu bir tarihin varislerinden olan alçak saldırgan, Avrupa, Asya ve Afrika'da yaptıkları bir kenara bırakılsa bile, İngiltere'nin Avusturalya'nın ve katliam yaptığı Yeni Zelanda'nın tarihindeki melanetlerine bakması yeterdi aslında.

Birleşik Krallık'ın mahkumlarına yurt yapabilmek amacıyla, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın yerli halklarının nasıl yok edildiklerinin hikayesi, Tarrant gibi alçak bir katilin bile içini karartabilecek vahşilikte çünkü.

Aşağılık kompleksi…

Alçakça saldırı sebebiyle Müslümanların acısını paylaşanlara sözümüz yok… Ancak memnuniyet duydukları saldırıyı makul göstermeye çalışanların da, başkalarını insan olarak görmeyen sapık bir anlayışa mensup oldukları, çok açık.

Saldırıyla ilgili ülkemizden çıkan çatlak seslerin de, iflah olmaz bir aşağılık kompleksinin eseri olduğunu söylemek gerek…

Tarihimizde yüzümüzü kızartacak şeyler olmadığını iyi bilseler de, sömürücü ve işgalcilerin dümen suyuna girmiş olanlardan başkasını beklemek de, mümkün değil…

Avusturalya'da Aborginleri ve Yeni Zelanda'da da Maorileri yok ederek bu topraklara 1800'lerde çöken İngiliz asıllılara göre kısa tarihlerinin en önemli olayının Çanakkale yenilgisi olduğunu bilmek gerek.

Çanakkale Deniz Zaferi'nin 104. Yıldönümünü geçtiğimiz günlerde kutladık. 'Çanakkale Geçilmez' sözünü tarihe altın harflerle kazıyan o zaferin bizim için ne ifade ettiği, malum. Ama, 250 bin civarında askerlerini kaybeden Müttefikler ve ANZAK'lar yani Avusturalyalı ve Yeni Zelandalılar açısından ne ifade ettiği de, önemli.

Dünyanın öteki ucundan topraklarımızı işgale gelişlerini dert edinmeyen ANZAK'ların, Çanakkale'deki ağır hezimet sebebiyle ciddi bir travma yaşadıkları bilinmektedir.

Çanakkale yenilgisinin ne tür etkileri olduğunu anlayabilmek açısından, Cemal Aydın'ın naklettiği bir anekdotu aktarmakta fayda var:

70'lı yıllarda İstanbul'da düzenlenen uluslararası bir konferansa katılan Yeni Zelandalı bir hanım profesöre mihmandarlık eden İ. Ü. öğretim üyelerinden Merhume Prof. Dr. Nesterin Dirvana, günlerce ilgilendiği misafir kuru bir teşekkür bile etmeyince, sebebini sorar.

Yeni Zelandalı profesör: "Dedemin katillerine sempati duymamı beklemeyin!" şeklinde cevap verir ve devam eder: "Dedem, 1915'te ANZAK ordusundaydı ve Çanakkale'de hayatını kaybetti. Onu sizler öldürdünüz!"

Merhume Nesterin Hanım'ın: "İyi de, dedenizin Çanakkale'de ne işi vardı, ülkemizi işgale gelenleri çiçekle mi karşılamalıydık?.." sorusunu duyan misafir, şaşırır. Bir süre düşündükten sonra da, şunları söyler: "Ben hiç bu açıdan düşünmemiştim… Çok özür dilerim."

Söylenebilecek olan şu: Bunlar böyledir!..