Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Nisan 2019

Onlar ne yapardı!

Her 24 Nisan'da ısıtılıp servis edilmesine alıştığımız Ermeni soykırımı yaygaraları bu sene de eksik kalmadı.

Tarihi gerçeklerle alakası olmayan iddiaları başlatan diasporadaki bazı Ermeniler ve onlara destek verenlerin esas derdi, ülkemize olan husumetleri.

Dışarıdan gelen seslerin tamamı, 1915'te gerçekte neler olup bittiği konusunda zerre kadar bilgi sahibi olmayan papağanların aynı şeyleri tekrarlamasından ibaret.

Ne olup bittiği ile ilgilenmeyip, konuya kendi menfaatlerine göre yaklaşan dışarıdakilere alışsak da, benzer iddiaları tekrarlayan içimizdeki papağanlar ciddi bir sıkıntı.

Her 24 Nisan'da Ermeni soykırımı vurgusu yapan içimizdekilerin 'kimden yana olduklarını' merak etmek gereksiz. Bu güruhun sadece adalet ve hakkaniyetten yana olmadığını bilmek yeterli.

Adalet ve hakkaniyet, her ne olursa olsun yaşananlarla ilgili olarak tek taraflı olmamayı ve mümkün olduğunca objektif olmayı gerekli kılar.

İçimizdekilerin Ermeni meselesine sahip çıkan ülkelerin katliamlarla dolu tarihlerine bakıp utanmak yerine bize saldırmalarının objektiflikten uzak olduğunu anlamaları çok kolay aslında. Bunun için 1915'te Osmanlı'nın karşı karşıya kaldığı şartlarda bu ülkelerin neler yapabileceklerini düşünmeleri yeterli.

24 Nisan 1915, Osmanlı mülkünde beraber yaşadıkları insanlara ve dahası tebaası oldukları devlete karşı terör eylemleri başlatan bir unsura karşı alınan 'tehcir' kararının tarihidir.

'Tehcir' kararının alınmasına sebebiyet veren olayları görmezden gelip, sonrasında yaşananları da büyük bir mübalağa ile ve sanki tek bir taraf zarar görmüş gibi aktarmanın kimlerin tercihi olduğu, malum.

KRİPTO KİMLİKLİLER...
İçimizden gözüken birilerinin, Ermeni soykırımı iddialarını diasporadaki Ermenilerden daha şiddetli bir şekilde savunmaları, şaşırtıcı değil belki. Ama çirkin.

Ermeni soykırımı iddiacılarının ileri sürdüğü rakamlara itibar edenlerin, o dönemde Ermeni çetelerce işlenen katliamları zikretmeye bile değer görmemeleri, konuya yaklaşımlarındaki temel sakatlık.

O günlerde hakikaten ciddi acılar çeken Ermenilerle alakalı olarak derin üzüntülere gark olanlar, aynı dönemde Anadolu toprağında Ermeni çeteciler eliyle katledilenler konusunda da üzülmeleri gerektiğini anlayabilseler, mesele kalmayacak.

Suriye'nin kuzeyi ile ilgili olarak, 'bırakalım orada bir PYD-YPG devleti kuruluversin, bize ne zararı olur' şeklinde güya naifçe düşünenler vardı.

Her Nisan ayında seslerini çıkarma eğiliminde bulunanların, 'Ermeniler Osmanlı topraklarında bir yerleri ele geçirip burada devlet kurmak istiyor idilerse, onlara müsaade edilmeliydi' dediklerine –henüz- şahit olmadık.

Ancak '24 Nisan 1915'te…' şeklinde başlayan cümlelerle ifade etmek istedikleri şeyin aslında tam bu manaya geldiğini, herhalde biliyorlardır.

Zaten dört bir tarafta savaşmakta olan devletin, bazı vatandaşlarının düşmanın amaçlarına uygun girişimleri karşısında eli kolu bağlı olarak beklemesi gerektiğini varsayacak kadar saf olamazlar herhalde.

Her 24 Nisan'da Ermeni soykırımı yalanları peşine düşerek kendi atalarını insafsızca karalama derdine düşenler arasında kripto kimlikliler de var muhakkak. Yani Türk ve Müslüman ismi taşıyor olsalar da, aslında öyle olmayanlar...

Batılı devletlerin kışkırtması ile komşularını katletmeye başlayanların söz konusu olduğu bir vasatta yaşananlar konusunda Osmanlı'ya bu kadar yüklenmenin başka izahını bulabilmek mümkün değil...

Dışardakilerden ümidimiz yok. Ama keşke içimizdekiler bari objektif olabilseler.