Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Mayıs 2019

CHP olsa ne yapardı?..

İstanbul seçimleri AK Parti İBB adayının 30 bin fazla oy alması ile neticelense ve geçersiz oylar, birleştirme tutanakları ve başka bazı konulardaki itirazlar sonrası aradaki fark 13 bine inmiş olsaydı, CHP'liler nasıl davranırlardı sorusunun cevabı, hepimiz tarafından biliniyor.

CHP, şimdi AK Parti'nin yaptıklarını ve daha fazlasını yapar ve bu arada yerli ve yabancı bulabildiği bütün müttefiklerini sahaya sürerek seçimlerin iptal edilmesini sağlamaya çalışırdı.

31 Mart seçimlerinde İstanbul'un çeşitli ilçelerindeki okullarda görev yapan tecrübeli birçok kişiden, CHP'lilerin görülmedik bir sükunet içinde olduklarını duymak, şaşırtıcıydı.

Bundan önceki hemen bütün seçimlerde telaş içinde olup, çeşitli itirazlarla il ve ilçe seçim kurullarının, YSK'nın ve sonra AYM hatta AİHM'in kapısını çalan CHP'nin, şimdi AK Parti ve MHP'nin YSK'da görüşülen olağanüstü itirazlarından ciddi bir rahatsızlık duyması, için içinde iş olduğunu gösteriyor.

Sükunet, yerini aşırı bir telaşa bırakmış durumda. Başta genel başkanları olmak üzere üstü örtüldü zannedilen bazı şeylerin açığa çıkacak olmasının endişesi içinde, CHP'liler.

İstanbul'da 39 ilçenin 25'inde ipi göğüslemenin yanında, İBB Meclisi'nde de ezici bir çoğunluğa sahip olan Cumhur İttifakı'nın İBB Başkanlığı'nı kıl payı bir farkla kaybetmiş olması, ciddi bir soru işaretiydi.

1 Nisan'da başlayan itirazlarla ilgili süreçte geçersiz oyların sayılması, birleştirme tutanaklarında başka partilere ikram edilen AK Parti oylarının yerini bulması, sondajlama yöntemiyle yapılan yeni sayımlar ve benzeri adımlar sonrası, CHP adayı ile AK Parti İBB adayı arasındaki oy farkı 30 binden 13 bine kadar indi...

Sorumluluk YSK'nın…

Tümünün yeniden sayılması reddedilmiş olsa da, İstanbul'daki oyların kabaca yüzde 10'unun yeniden sayılması ile aradaki farkın 29 binden 13 bine inmesi, neticenin sıhhati açısından soru işaretlerini ile dolu.

İtiraz sürecinde Seçim Kanunu hükmü olmasına rağmen, İstanbul'da memurlardan oluşturulması gereken 60 bin civarındaki sandık başkan ve üyelerinden yaklaşık 20 bininin kamu görevlisi olmadığının 'ortaya çıkması', CHP açısından beklenmedik bir husustu.

Kısıtlılara ve hükümlülere oy kullandırılması, vefat etmiş kişiler adına oy kullanılması gibi değişik itiraz noktaları da vardı. Ancak, 31 Mart Seçimlerinde İstanbul'da sandık kurullarının başkan ve birer üyelerinin memurlardan yapılmaması ile ilgili organize faaliyet, AK Parti ve MHP'nin olağanüstü itirazlarının en kuvvetli yönü.

YSK'ya bağlı il ve ilçe seçim kurullarınca sandık kurullarının memur başkan ve üye tespitlerinin siyasi partilerden bağımsız yapılması ve tedbiren bildirilmemesi, konunun en önemli yönü.

Partilerin bilmedikleri kişilere itirazları söz konusu olmayacağına göre, doğrudan YSK ve bağlı birimleri ile ilgili bir hukuksuzluk söz konusu ve bunu temizlemek de YSK'nın meselesi.

Diğer itiraz noktalarının neticeyi değiştirmeyeceği varsayılsa da, sadece bazı ilçe seçim kurullarının sandık başkanı ve üyelerinin üçte birini memurlar yerine dışarıdan oluşturmaları, 31 Mart İstanbul seçimlerine ciddi şekilde gölge düşmesi demek çünkü.

AK Parti'nin yönetici ve sözcülerinin tamamı sükunet içinde çıkacak kararı beklerken, CHP'lilerin YSK'yı baskı altına alma çabalarını ibretle izliyoruz.

Kısmi sayımların farkı aşağı çektiğinin ve sandık kurullarına memurlar yerine dışarıdan atananların ise hukuki olarak büyük bir sıkıntı olduğunun CHP'liler de farkında…

Seçim Kanunu'na açık aykırılık, az bir şey değil…