Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Temmuz 2019

Gelişme var, ama yetmez...

3. yıldönümünde yurt çapında milyonlarca vatandaşın katılımı ile yapılan anmalar, 15 Temmuz'un 'Demokrasi ve Milli Birlik Günü' olarak ilan edilmesinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gösterdi.

Özellikle de Cumhurbaşkanımızın katılımıyla düzenlenen Atatürk Havalimanı'ndaki programa belki katılabilenlerden fazlasının dışarıda kalması, çok kişiye önümüzdeki yılki programının daha uygun bir alanda, mesela Yenikapı'da yapılması gerektiğini düşündürdü.

15 Temmuz gecesi insanımızın muhteşem başkaldırısına katılmayanlar, tam bir demokrasi ve milli birlik şöleni şeklinde geçen anma toplantılarını da uzaktan izlemekle yetindiler.

Milletimizin, ülkemizi birilerine peşkeş çekmek isteyenlere karşı kazandığı demokrasi zaferinin dış güçleri rahatsız ettiği biliniyor. Aynı rahatsızlık, bu mihrakların içimizdeki uzantılarında da mevcut.

Demokrasi sözünü ağızlarında düşürmeseler de, bu kavramı milletimiz gibi değil başka şekillerde anlamakta ısrar edenler Pazartesi günkü coşkuya iştirak etmemek bir yana, satır araları adeta zehirle dolu açıklamalar yapmaktan da kaçınmadılar.

15 Temmuz Sonrası 'Yenikapı Ruhu'na zoraki bir şekilde iştirak ettikten sonra oradaki sözlerinden çark eden ve zaferi itibarsızlaştırmaya yönelik iddialarını 'senaryo'dan 'kontrollü darbe'ye revize ederek devam ettiren Kemal Kılıçdaroğlu, 3. yılda da şaşırtmayanlardandı mesela.

Sosyal medyada yayınladığı, içinde 15 Temmuz geçmeyen 15 Temmuz mesajında 'acık oy gizli tasnif' rezaletinin yaşandığı 1946'yı 'demokrasinin ilk adımı' olarak değerlendiren CHP Genel Başkanı'nın, insanımızın demokrasi coşkusuna katılmazken, gerçek demokrasi vurgusunda bulunması, dikkat çekiciydi.

Kılıçdaroğlu'nun Hürriyet'teki makalesinde, geçmişe göre bazı gelişmeler olsa da, 'bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' sorusu halen geçerli. Senaryodan kontrollü darbeye ve oradan da 'darbe engellenebilirdi' noktasına geliş fena sayılmaz. Ama yetersiz.

Gerçek demokrasiyi öğrenmek için milletimizi takip etmesi yeter…

Dündar'ın ağzına biber...

Demokrasiden kimin ne anladığını gösteren ilgi çekici örneklerden birisi de firari Can Dündar'ın Alman Deutsche Welle sitesi için kaleme aldığı 15 Temmuz yazısı. Dündar'a 15 Temmuz'u yazdırması, Deutsche Welle'in ülkemize nasıl baktığı yanında söz konusu siteyi yayınlayanların demokrasiden ne anladıklarını da ortaya koyuyor.

Yazısındaki: "Önceki darbelerde iktidardakiler sessizce çekilirdi. Erdoğan'ın çağrısı ile ortalık savaş yerine döndü" ifadesi ile, 15 Temmuz'un gerçekleşmemiş olmasına ne kadar çok üzüldüğünü aktarmış Can Dündar.

Zoru görünce sessizce kenara çekilip ülkeyi birilerinin maşalarına teslim eden iktidarlar, belli ki Can Dündar açısından takdire şayan. DW editörleri de, Türkiye ve benzeri ülkelerde Batı uzantısı darbe girişimlerine kesinlikle karşı konulmaması gerektiğini düşünüyorlar anlaşıldığı kadarıyla...

Dündar'ın, "Erdoğan ya demokrasiyi seçecekti ya da tek adam rejimini kuvvetlendirmeyi. O ikincisini seçti" şeklindeki değerlendirmesi, yazısındaki en can alıcı yer... Can Dündar demokrasi denilince sadece kucağına oturduğu mihrakların hakimiyetini anlıyor belli ki..

Bu arada, ülkemize yaptığı ihaneti savunmaya kalktığında program sunucusundan fırça yediği BBC'de olduğu gibi Almanya'da da baltayı taşa vurmaması gerektiğini hatırlatmakta fayda var Dündar'a.

Türkiye aleyhine söylediklerini takdirle karşılasalar da, aynı şeyleri Almanya için de söylemeye kalkacak olursa, Deutsche Welle editörleri ağzına biber sürerler...