Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 19 Temmuz 2019

Eskiye hasret…

Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı sözü, doğru. Hatırlamak istemediğimiz taraflarına rağmen, eskiden bazı şeylerin daha güzel olduğu da.

İç meselelere bakışlarda farklılıklar olsa bile, eskiden dış gelişmelerle ilgili olarak bütün siyasi partilerin birbirine benzer açıklamalar yaptıklarına şahit olurduk. Şimdilerde bu durumla çok nadir karşılaşıyoruz.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ülkedeki muhteşem dayanışma ve birlik havasını, o günleri yaşayanlar asla unutamazlar.

Kırılma ne zaman yaşandı bilinmez. Ancak özellikle de son zamanlarda uluslararası meseleler konusunda birlik ve beraberlik havası bir türlü yakalanamıyor nedense.

Kimse çıkıp da, ülkemizin menfaatleri aleyhine açık sözler sarf etmiyor belki. Ancak söylenenlerin satır aralarına bakıldığında, tam olarak dertlerini anlatmaktan korkan birilerinin karınlarından konuştuklarını anlıyorsunuz.

Eskiden gizli kapaklı yürüyen işler günümüzde çok açık bir şekilde cereyan ediyor ve kimin hangi meseleye nasıl baktığını anlamak da artık çok kolay.

NATO ortağı olmanın yanında stratejik müttefiki de olan Türkiye'nin güneyinde bir terör devleti oluşturmak için yıllardır uğraşan ABD gerçeği ile karşı karşıyayız.

Türkiye'ye parasıyla vermediği silahları terör örgütüne hediye edebilen ABD'nin, talep ettiğimiz halde ülkemize Patriot satmadığı ve Rusya'dan S 400 almamıza 'çok bozulduğu' biliniyor. Aktif ortağı olduğumuz F-35 projesi ile ilgili olumsuz gelişmeler de bununla alakalı.

Bütün bunlarla ilgili olarak söylenebilecek olan şu: Türkiye davasında açıkça haklı iken ABD açıkça haksız… Anlaşmalar ve uluslararası hukuk kurallarının tamamı bizden yana. ABD'nin güçlü olduğu için istediğini yapmakta serbest olduğunu düşünmesi de meselenin bam teli.

Tek hedef 'menfaat'…

Her şey çok açık olduğu halde, ABD'nin tavırları ve bölgede kullandığı terör güçleri ile ilgili nihai amacı konusunda kafaları karışıkmış gibi yapıp, insanımızın da kafasını karıştırmaya kalkanlar var içimizde. Terör örgütü ile ilişkili siyasi yapıyı bir kenara koysak bile; vatanseverlik, ulusalcılık ya da milliyetçilik denildiğinde mangalda kül bırakmayanlar bile Suriye'nin kuzeyi ile ilgili konularda net bir tavır gösteremiyorlar.

Bizzat ABD Başkanı Trump'un ağzından haklılığı teslim edilen Türkiye'nin S 400 konusundaki duruşuna, takdir edilmese bile siyasi görüşü ne olursa olsun herkes tarafından sahip çıkılması gerektiği çok açık.

İhtiyacımız olan füze savunma sistemini başka yerden almamız konusunda içimizden birilerinin de ABD tezlerine destek olmaları, akıl almaz bir durum.

Dostlarımızın ne kadar 'çakma' olduklarını gösteren bir başka husus da Doğu Akdeniz'le ilgili. Türkiye ve KKTC'nin, bölgedeki zenginliklerde payı olduğunu çok iyi biliyor, ama sondaj faaliyetlerimizi hazmedemiyorlar.

Arama çalışmalarımızla ilgili olarak, bizi baskılamaya yönelik saçma-sapan dış açıklamalar neyse, ama içeriden gelen destekler, üzücü.

Son yıllardaki bazı haince girişimlerin Doğu Akdeniz'deki zenginlikler ve bunların ülkemiz üzerinden batıya aktarılması ile alakalı olduğunu anlamak çok kolay oysa…

Doğu Akdeniz'deki payını istemeyip, bunların toprakları üzerinden Avrupa'ya ulaşmasında da kolaylık(!) sağlayacak bir Türkiye'nin, birilerinin rüyalarını süslediği, sır değil…

Dış meselelerde tek bir yumruk gibi birbirimize kenetlendiğimiz yıllara hasret, sadece nostalji değil. Aklımızı başımıza toplayıp aynı hasleti tekrar kazanmamız gerek.

Birileri farklı düşünse de, sömürücülerin tek hedefi menfaattir…