Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 4 Eylül 2019

Maymuncuk görevi…

Ülkemizin içinde bulunduğu durumu değerlendirme sadedinde yapılan yorumlar muhtelif. Hemen her konudaki gelişmeleri yok kabul edenler… 'Bunlar zaten vardı' diyenler… Olaya 'görevleri, tabii ki yapacaklardı' penceresinden bakanlar… Ve diğerleri…

Ülkeyi yöneten zihniyete doğuştan hasım olup, hakikaten ne durumda olduğu ile ilgilenmeyenler, çoktan batmış olmamız ya da en azından öyle sayılmamız gerektiğine inanma konusunda mazur.

Yapılanlar ne kadar doğru olursa olsun bunları yapanların yanlış insanlar olduğu saplantısına kapılanların objektif olmalarını ve hiç değilse gözlerinin önündekileri doğru okumalarını beklemek de, en azından vakit kaybı.

Ancak, 17 senedir ülkemizi yönetenlerle beraber hareket ettikleri halde, herhangi bir sebeple kenara çekilenler arasından çıkan bazılarının da doğuştan hasım olanlarla beraber hareket etmeleri, düşündürücü.

Mesele 'yapılanları yeterli görmemek' olsa, neyse. Böyle bir durumda, eksiklikler ve yanlışlar konusunda münasip bir lisanla uyarılar yapmak gerekir. Tecrübeli kişiler tarafından ve hakikaten samimi bir üslupla yapılan uyarılar da genellikle hedefini bulur.

Ancak, 'hangi iş olursa olsun, içinde ben yoksam eksiklikler vardır' mülahazası ile yola çıkılırsa işler karışır. Bu, olup biten her şeyde mutlaka bir yanlış arama ve yoksa da yakıştırma sonucunu getirir çünkü.

İstişare, tabii ki önemli bir gelenektir. Ancak, istişarenin kiminle yapılacağına yapacak olanın karar vermesi gerektiğini de unutmamak gerek. Bu durumda 'benimle istişare edilmeli, bana sorulmalı' bakışı nasıl tuhaf kaçıyorsa, 'filanla ya da feşmekanla istişare edilmeli' ön kabulü de anlamsızlaşıyor.

İktidara doğuştan muhalif olanların Türkiye'nin çok daha iyi bir geleceğe doğru yürümesi benzeri kaygılar taşımadığını biliyoruz. Bu güruhun tek derdi mevcut iktidardan kurtulmak. Sonrasında neler olabileceğine kafa yorma zahmetine katlanmadıkları da malum.

Yıkım ittifakı…

Çeşitli sebeplerle memnuniyetsiz olanların da aynı noktaya yaklaştıklarını düşündüren gelişmeler, hakikaten üzücü.

Son gelişmeler, bütünden ufak-tefek parçalar koparabilme sevdasına düşenlerin hareketlenme aşamasında olduklarını gösteriyor. Ayrı ayrı ya da hep beraber, ana yapıdan belki birkaç tuğla sökebilmekten ötesine geçemeyecekleri iyi bilinenlerin ne yapmaya çalıştıkları, derin bir soru işareti.

Tam da burada, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, 'tek eksiklerinin muhafazakâr dindarlara ulaşmak olduğu ve AK Parti'den ayrılanların bu kitleye ulaşabileceği' şeklindeki manidar sözlerini hatırlamak gerekiyor.

Meral Akşener'in ait olduğu ittifak düşünülünce, kendilerine bu ittifakın eksikliklerini tamamlamak üzere bir tür maymuncuk rolü biçilenler, durumu bir kez daha ciddiyetle gözden geçirmeli.

Hele de, muhafazakar dindar kitleye ulaşma hedefinin Türkiye'yi çok daha ileri noktalara taşıma konusunda onların da desteğini alma niyetinden çok, mevcut olanı altüst etmeye yönelik olduğunu artık çocuklar bile biliyorsa.

17 yıllık başarılı icraatlarıyla Türkiye'yi çok ileri noktalara taşıyan ve hemen her aşamada kendisini gözden geçirerek, millet ve memleket menfaati doğrultusunda yeni adımlar atan AK Parti'nin yaptıkları ve yapmaya niyetli oldukları, ortada.

AK Parti'siz ve Recep Tayyip Erdoğan'sız bir Türkiye hayal edenlerin ne yapacakları ise kocaman bir meçhul.

Mesele şu ki, yıkmaya odaklandıkları için ne yapacakları konusunda kendilerinin de herhangi bir fikirleri yok.

İstanbul ve Ankara'da olup bitenler, tam da bunu gösteriyor zaten.