Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 13 Ekim 2019

Mesele anlaşıldı mı?..

Barış Pınarı Harekatı, dışarıdaki birtakım mihrakların olduğu kadar, içerideki uzantılarının da ezberlerini bozdu.

Dışarıdan konuşanlar, her türlü saçma-sapan açıklamalar yapabilme konusunda mazur oldukları için işleri kolay. Ancak içerideki uzantılar, çok isteseler de aynı serbestliğe sahip değiller .

Milletimizin bütün fertleri karşı karşıya olduğumuz problemin başka türlü halli olmadığının farkında olduğu için, isteseler de harekata doğrudan karşı çıkabilen çok az.

PKK'nın Suriye uzantısı PYD-YPG'nin Suriye'nin kuzeyinde ABD korumasında oluşturmaya soyunduğu terör koridoru hayalleri sönen HDP ve destekçileri, 'savaş karşıtı' görünmeye çalışıyorlar. Teröre karşı olup olmadıklarını sormaya ise gerek kalmıyor tabii.

Milletimizin duygularını paylaşıp, Barış Pınarı'na gönülden destek vermeyi, sahip oldukları 'ajanda' sebebiyle sıkıntılı görenler ise, açıklama yaparken ya 'ama'lı cümleler kuruyor ya da 'savaş ne kötü birader' moduna giriyorlar.

"Ordumuzun başarı elde etmesi hepimizin ortak arzusudur" diyen Ana muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu, Suriye yönetimi ile görüşme yapılması gerektiğini söylerken, PYD-YPG konusuna girmemeye özen gösterdiği için olsa gerek, DEAŞ'ın ciddi bir terör örgütü olduğuna vurgu yapmayı tercih ediyor.

CHP'li diğer büyükşehir belediye başkanlarının harekatla ilgili düşüncelerini bilmesek de, İBB Başkanı İmamoğlu'nun, askerlerimizin yanında olmasına rağmen 'kafasının rahat olmadığını' biliyoruz.

Barış Pınarı sebebiyle ikircikli davrananların başlıca argümanları DEAŞ. 30 kilometreyi hedefleyen Barış Pınarı Harekatı ile en az 60-70 kilometre uzaklıkta tutuklu bulundukları söylenen DEAŞ arasında alaka kurmanın şimdilik erken olduğunu bilseler de, sorular ve cevaplarda bunun öne çıkarmayı çok seviyorlar.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında olduğu gibi günlerdir tartışılan ve daha uzun süre de tartışılacak olan Barış Pınarı Harekatı ile ilgili temel esasları gözden geçirmekte fayda var.

Esas soru…

Konuya, 'Meksika'da Suriye'dekine benzer gelişmeler yaşansa ve ülkenin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılsaydı, ABD ne yapardı' şeklinde bir soru eşliğinde bakabiliriz, mesela.

Suriye meselesine müdahil olan ve olmayan birçok devlet için oluşturabileceğimiz benzer sorunun cevabı şu: Hiçbir ülke sınırında oluşturulmaya çalışılan terör yapılarına müsaade etmez ve hiç vakit kaybetmeden müdahale eder...

O ülkelerinin insanlarının, tepkileri nasıl olurdu sorusuna gerek yok. Ülkenin varlığı söz konusu iken, 'savaşa hayır' sloganı ile terörle mücadeleye karşı çıkma merakına kapılanlar olabilse de, başlarına gelebilecekleri bildiklerinden, ağızlarını bile açmazlardı.

ABD başta olmak üzere Suriye ile ilgili hesapları olan devletlerin Barış Pınarı Harekatı'na bakışlarındaki şaşılık ve hatta körlük, makul karşılanabilir.

Ancak, daha fazlasını söylemek 'sıktığı' için, teröre karşı mücadeleyi 'savaş' olarak adlandıran ve şirinlik maskesi ile muzırlık yapan içimizdekilerin ufuksuzlukları, şaşırtıcı.

İçimizdeki terör seviciler, doğrudan sivilleri ve hatta gazetecileri hedef seçen terör örgütü ile mücadeleye savaş denmeyeceğini bilseler de, kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye çalışıyorlar belli ki.

Vaktiyle 'PYD-YPG Suriye'nin kuzeyinde bir koridor oluşturuversin, ne olacak' diyen ve sonra 'PYD-YPG ile sınır komşusu olmanın ne mahzuru var' şeklinde saçmalamaya başlayanlar, devlet olmanın şakaya gelir yanı olmadığını anlamışlardır umulur ki…

Anlamadılarsa da, yakında anlarlar…