Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 12 Temmuz 2020

Elhamdülillah!..

Acıyan ve belki de en çok acıyan yerlerimizden birisiydi Ayasofya… O, hepimizin acısıydı çünkü…

'Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!..' haykırışını, 1934'ten 1950'ye kadar sadece kalbimizden geçirebilmiştik… Ancak 1950'den sonra dilimizle de söyleyebildik…

Millet olarak 'rüştümüzü ispat ettikten' sonra, bu arzu nihayet gerçekleştirilme aşamasına geldi ve oldu da hamdolsun…

Danıştay 10. Dairesi'nin ilgili kararı ile hukuk konuştu. Yıllardır bu neticeyi arzuladığını bildiğimiz Cumhurbaşkanımızın gerekeni yapmasıyla da Ayasofya'nın cami olarak Diyanet'e devri gerçekleşti...

Danıştay 10. Dairesi'nin, konuyu derli toplu bir şekilde özetleyip bütün iddia ve taleplere de yer verdikten sonra olması gerekene işaret ettiği 19 sahifelik karar, bütün etkilerden arındırılarak sadece objektif hukukun konuştuğu bir destan adeta.

Karar gösteriyor ki, mevcut mevzuatımız cami olarak vakfedilen Ayasofya'nın ancak cami olarak kullanılabileceğine dair hükümlerle dolu. Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın ve Yargıtay'ın içtihat niteliğindeki kararları da aynı yönde…

Birilerinin iddia ettiği gibi, 'Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme' Ayasofya'nın cami olmasına engel değil. Aynı sözleşme kapsamında bulunan birçok eser ibadethane vasfını korurken UNESCO'dan gelen tuhaf açıklamalar başka niyetlerin uzantısı.

Başta Yunanistan, konuya karışmaya kalkışan ve aslında sadece kendi kamuoylarını oyalamaya yönelik açıklamalar yapan ülkelere de rahatlıkla 'hadi oradan!' diyebiliriz. Hiçbir ülkenin bu konuda Türkiye'ye tek bir kelime bile söyleyebilecek yüzü yok çünkü…

İş bir şekilde AİHM'ne götürülür hevesine kapılabileceklere kötü haber ise bu kuruluşun karar ve uygulamalarının Ayasofya'nın cami olmasını destekler mahiyette olması…

Camidir cami kalacaktır…

Danıştay'ın kararı; bizim hukukumuz, uluslararası hukuk ve bütün kriterlere göre; 'Ayasofyayı Kebir Camii Şerifi' vasfı ile "Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı" adına kayıtlı Ayasofya'nın ancak cami olarak hizmet görebileceği ve bu durumun kıyamete kadar değiştirilemeyeceğinin 'efradını cami ağyarını mani' bir senedi…

Bugün için olduğu gibi yarın için de tartışılmayacak bir kesinlik ifade eden bu 19 sahifelik metin, hariçten ve onlarla senkronize bir şekilde dahilden gazel okuyanlara verilebilecek en güzel cevap…

Danıştay'da, Ankara'da ve Türkiye'de hakimler var dedirten bu kararın nihayet bugünlerde alınabilmiş olmasıyla ilgili olarak sorulabilecek soru, ' ne değişti?' şeklindedir ve cevabını da hepimiz biliyoruz: Türkiye değişti.

Bu değişimin en önemli göstergesi de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında, Ayasofya'nın ibadete kapalı tutulmasının ciddi bir yanlış olduğunu bilen ve bunun düzeltilmesi gerektiğine inanan bir kadronun işbaşında olması…

Cumhurbaşkanımızın karar akşamı 20.53'deki millete sesleniş konuşmasındaki "Vatikan'ın müze haline dönüştürülerek ibadete kapatılmasını talep etmekle, Ayasofya'nın müze olarak kalmasında ısrarcı olmak aynı mantığın ürünüdür" sözleri, konunun net bir özeti aslında.

Yine, "Ayasofya'nın dirilişi, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir" ve "Ayasofya'nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir" sözlerini de geleceğe yönelik müjdeler olarak okuyabiliriz…

Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Danıştay 10. Daire üyeleri olmak üzere Ayasofya'nın zincirlerinin kırılmasında şimdiye kadar emeği geçenlerden Cenab-ı Hakk razı olsun…