Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 22 Temmuz 2020

Alçaklıkta sınır tanımayanlar!..

Türkiye'de 'Zulüm 1453'te başladı' diyebilenlerin, alçaklıkta sınır tanımayan kişiler olduklarında şüphe yok…

Anavatan'da bu tür insanlar olur da Yavruvatan'da olmaz mı hiç!.. Böyleleri orada da var!..

KKTC'de de alçaklıkta sınır tanımayan birisi çıkıp, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın yıldönümünde gazetesine "Geldiler, kan döktüler, aldılar, böldüler, kaldılar" manşetini atmış.

Manşetin üzerinde de "20 Temmuz 1974'ten sonra Kıbrıs Kıbrıslılar için 'yarıvatan' oldu" sözünü yerleştirmiş bu densiz…

Tam da Kıbrıs Rum Kesimi'nde yayın yapan ve objektiflik derdi olmayan gazetelerin yapacağı türden bir iş bu. Çünkü KKTC'de yaşayan 326 bin kişiden herhangi birisinin böylesi bir alçaklığı aklından geçirmesi bile düşünülemez herhalde…

20 Temmuz 1974'te TSK Kıbrıs'a gitmese, şehit kanı dökülmese, Rumlar güneye doğru kovulmasaydı neler olacağını, tahmin etmek bile güç. Geçmişte yaşananlar sebebiyle, orada kalmakta devam etmezsek neler olabileceğini hem KKTC'liler ve hem de biz iyi biliyoruz…

20 Temmuz 1974'te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı'nın, Yunanistan'la birleşme (Enosis) yanlısı Rumların adadaki Türklere yönelik katliamları sebebiyle daha önce yapılması gerekirken çeşitli sebeplerle geciktiği, malum.

93 Harbi'nde (1877/78) Rusya'ya yenilen Osmanlı'nın yardımına muhtaç hale geldiği İngiltere'ye kiraladığı Kıbrıs'ın bu ülke tarafından 1914'te ilhakı ve Türkiye'nin 1923'te Lozan Antlaşmasıyla bu ilhakı tanıması, uzun ve üzücü bir konu.

İlk olarak Ekim 1931'de Yunanistan'a bağlanma isteği ile ayaklanan Rumlar, bu taleplerinden ve adadaki Türklere yönelik baskılardan hiç vazgeçmediler. Enosis yanlısı Rumlar 1955'de EOKA'yı kurunca, bunun ne manaya geldiğini bilen Türklerin 1957'de Türk Mukavemet Teşkilatı'nı (TMT) kurmaları boşuna değildi…

Rum ve Avrupa yalakası…

İngilizler çekilip, 1960'ta iki toplumun her kurumda temsil edildiği Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra Rumların Türklere yönelik baskıları daha da şiddetlendi.

1963'te cumhurbaşkanı III. Makarios'un Kıbrıs Türk'ü olan Yardımcısının veto hakkının kaldırılması başta olmak üzere anayasanın değişmez maddelerinin kaldırılması yani Türklerin yok sayılması çağrısını Rum katliamları izledi.

Rumlar, 21 Aralık 1963'de başlattıkları katliamla Türkleri sindirip adayı Yunanistan'a bağlamayı hedefliyorlardı. 1964 yılında sonlanan saldırılarda en az 364 Kıbrıslı Türk'ün hayatını kaybettiği biliniyor.

1967'de Rum saldırıları tekrar başlayıp Yunanistan Ordusu 15 bin askerini adaya yerleştirdiğinde, TBMM'nin hükûmete müdahale yetkisi vermesi ile uçaklarımız, donanmamız ve çıkarma birliklerimiz harekete geçti. Ancak, ABD'nin baskısı ile Yunan birlikleri çekildi ve harekât durduruldu. Yunan askerleri üç Türk köyünde 24 kişiyi şehit etmişlerdi.

Yunanistan'daki askerî cuntanın teşviki ile 15 Temmuz 1974'de Kıbrıs'ta gerçekleşen darbe, bıçağın kemiğe dayanmasıydı. Diğer garantörler Yunanistan ve İngiltere'nin duruma seyirci kalacağını anlayan Türkiye, Zürih ve Londra antlaşmalarının ilgili maddelerine istinaden 20 Temmuz 1974'de Kıbrıs'a harekât başlattı...

Adaya mecbur kalındığı için gidildi, soydaşlarımızın can güvenliği için kan dökülerek Kıbrıs ikiye bölündü. Rumlar ve hamileri adil bir çözüme yaklaşmadıkları için de halen oradayız…

Bütün bunları, "geldiler, kan döktüler, aldılar, böldüler, kaldılar" manşetini atabilen alçak da biliyordur tabii ki…

Ancak, Rumlara ve gazetesine adını verdiği Avrupa'ya yalakalık yapmak mecburiyetinde belli ki…