Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 29 Temmuz 2020

‘Kar helvası’ gibi Beyanname…

CHP'nin -en azından kendi aralarında çok tartışılan-, 37. Olağan Kurultayı nihayet yapıldı. Her nedense 'iktidar kurultayı' denilen toplantıda öne çıkarılan konulardan birisi de "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" idi…

İkinci yüzyıla çağrı denince, geçmişini ciddi bir şekilde gözden geçiren CHP'nin milletimizin kahir ekseriyetinden teveccüh görmesine yönelik politikalar geliştirebilme ihtimali akla geliyordu…

Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşması, grup toplantılarındakinden farksızdı. "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" ise CHP'liler tarafından da beğenilmemiştir muhtemelen. Beyanname, Nasreddin Hoca'nın kendisi yaptığı halde beğenmediği 'kar helvası' benzeri bir şey çünkü.

Tespitleri yanlış olduğu için teşhisleri de yanlış olan beyannamede, tedavi ile ilgili ilaç önerisi de güçlendirilmiş parlamenter sistem…

Parlamenter sistemin 'güçlendirmiş' olanı ile icraatın mı yoksa denge ve denetleme mekanizmaları ile yapılacaklara mani olmanın mı hedeflendiği, belirsiz. Ancak 'istemezük' zihniyetinin ağır bastığı CHP söz konusu olduğundan, tahmin etmek kolay.

Yasama, yargı ve medya vesayet altında derken, bunların kendi vesayetlerinde olmayışından dertleniyorlar aslında.

Türkiye'nin her sahada olduğu gibi ekonomik alanda da kendi ayakları üzerinde durmasından rahatsız olanların 'ekonomik bağımsızlığımızın tehlike altında bulunduğunu' söylemeleri, komik.

Ülkemizin dik durmasından rahatsız olup, 'yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesini sisteme mutlaka boyun eğmek olarak uygulamaya meraklı CHP'den gelen 'egemen güçlerin taleplerine boyun eğen bir Türkiye profili ortaya çıktığı' iddiası ise komikten de öte…

Dışarıdan gelen ülkemiz aleyhindeki bütün açıklamaları nerdeyse aynıyla tekrarlayan CHP zihniyetinin, egemen güçlerin taleplerine boyun eğen bir Türkiye hayal ettiğini çocuklar bile biliyor oysa.

Tekrar güzeldir, ama…

Kuruluş esprisini kaybeden CHP'nin, marjinal birtakım grupların hakimiyeti altına girdiği mensuplarının da bildiği bir gerçek iken; kamplaşma, kutuplaşma ve ayrışma üzerinden iktidarı suçlama çabası da belli ki çaresizlikten…

Yüzde 25'lik bir oy bandına sıkışmış bir parti lideri olarak, 'iktidar' kurultayında farklı ve yeni bazı şeyler söyleyebilirdi Kılıçdaroğlu.

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan tarıma, enerjiden sanayi ve ticarete, sosyal desteklerden istihdama mevcut durumun objektif ve özet bir envanterini aktarır ve Türkiye'yi biraz daha ileri götürecek projelerden bahsedebilirdi mesela…

Bildik yalanların tekrarı ve bunlar üzerinden yorumlar, muhalefette kalmaya kararlı olduklarının mesajı. Kurultayın nihai amacı olan genel başkanlık ise çantada keklikti zaten.

Çantada keklik olan bir başka şey de, ne söylerse söylesin partisini destekleyeceğinden emin olduğu çelik çekirdeğin oyları…

Salgın bahanesiyle az sayıda katılımcı ile yapılan ve farklı görüşlere müsaade edilmeyen kurultayda, sorulabilen bazı sorulara cevap verilmemesini de CHP'liler bir yerlere not etmişlerdir herhalde.

İşin özetini Cumhurbaşkanımız şöyle yapmış: "Muhalefet demek yapılan her işe doğrusuna yanlışına bakmadan karşı çıkmak değildir. Demokrasilerde muhalefet demek daha iyisini yapabilecek fikri, zihni ve kalbi hazırlıklarla milletin gönlünü kazanmaya çalışmak demektir. Bu sebeple muhalefetin en az iktidar kadar çalışkan olması, üretken olması, mücadeleci olması, kucaklayıcı olması lazımdır. Maalesef ülkemizde böyle bir anlayışla böyle bir gayret de görmüyoruz."

En az iktidar kadar çalışkan, üretken, mücadeleci, kucaklayıcı olmak ve CHP… O kadar imkansız bir şey ki…