Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Ocak 2021

Gerisi kolay!..

Her yeni güne, haftaya, aya ve özellikle de yılların yenisine bir şeylerin mutlaka değişeceği beklentisi ile gireriz. Eh tabii, söz konusu değişikliklerin de genellikle iyi yönde olacağını ümit ederiz.

2020'de yaşanan bazı olaylar ve özellikle de salgın sebebiyle, 2021'e de iyi yönde büyük değişiklikler ümidiyle girdik… Birçok hususta hakikaten olumlu emareler de mevcut, hamdolsun.

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru yükselmeye başlayan Kovid-19 vakalarındaki düşüş eğilimi ve bu arada aşı tatbikinin de başlamış olması, yeni yılın güzelliklerinden mesela. Tablonun olumlu seyretmesi durumunda kısıtlamaların birçoğunun kaldırılması ile hayatın belirli ölçüde de olsa normale dönebileceğine dair beklentiler artmış durumda.

Altı mutlaka çizilmesi gereken husus, Kovid-19 salgını ile sürecin Türkiye tarafından hakikaten oldukça başarılı bir şekilde sürdürüldüğü. Başta Cumhurbaşkanımız ve Sağlık Bakanımız olmak üzere yöneticilerimizin gayretleri ile oldukça ağır bedellere mal olabilecek bir süreci olabildiğince hafif bir şekilde geçirmekte olduğumuz, açık.

Şom ağızlılar ve salgın sürecini siyası ve ideolojik hesaplarına malzeme olarak kullanmak isteyenler ne söylerse söylesin, Türkiye Kovid-19'la mücadelenin yıldız ülkelerinden birisi.

Ancak, yeni yılla birlikte muhalefet cephesinde de bazı olumlu değişiklikler olabileceğini ümit edenler -bu satırların yazarı da bunlara dahil edilebilir-, 2021'de de hayal kırıklığına uğradı…

Başta CHP olmak üzere eskisi ve yenisi ile muhalefetin tamamının bildik söylemlerini değiştirmeme konusundaki kararlı tavırları, bundan sonra değişiklikler olabileceği konusundaki ümitleri de yok ediyor.

O malum, 'Hükümet ağzıyla kuş tutsa bile kimse takdir etmemizi beklemesin' şeklindeki tutumun CHP dışındaki muhalif partilere de yayılması söz konusu.

Milletten yana olmak…

Salgın ortaya çıktıktan sonra ne kadar gerekli olduğu ortaya çıkan Şehir Hastaneleri ve benzeri bazı hususlarda ikircikli hallerini devam ettirseler de, özellikle dış politika ile ilgili konularda kimden yana olduklarını sorgulatacak kadar pervasız bir muhalefetimiz var maalesef.

Suriye'de karşı karşıya olduğumuz riskler konusunda duyarsız kalan muhalefetin, Doğu Akdeniz'de kendisinin ve KKTC'nin haklarını savunan ülkemizin adeta karşı cephesinde yer alması, bu tutumun uzantılarından…

Azerbaycan'ın ülkemizin desteği ile sağladığı gelişmelere, doğrudan olmasa da ima yollu karşı çıkışları da bu cümleden sayabiliriz.

Birilerinin çok hevesli oldukları sandık dışı yolların artık kapalı olduğu, son zamanlarda iyice anlaşılmış olmalı. Kim oldukları ayrı bir tartışma konusu olan 'dostların' desteği de iktidara gelmeyi garanti edemiyor.

Sandık dışı yollarla iktidara gelebilme ihtimali olmadığına göre, muhalefettekilerin yapması gerekenin her saha ile ilgili olarak Türkiye'nin gerçeklerini tespit ederek, bunların çok daha iyisini yapabileceklerine insanları ikna edebilmek olduğu, açık seçik bir durum.

İçeride yapılan hemen her şeyi inkar edip, dışarı ile ilgili meselelerde ülkemizi köşeye sıkıştırmaya çalışanlarla beraber hareket edenlerin, insanımızdan sandıkta destek alamayacaklarını çocuklar bile bilir…

Muhalefet cenahı, işe yaramadığı artık iyice anlaşılan çabaları bir kenara bırakıp Türkiye'nin muhalefeti olmaya bir karar verse, ne güzel olur.

Milletimizin sıradan fertleri gibi, sevinilmesi gereken hususlarda herkesle beraber sevinmeleri ve üzüntü verici durumlarda da yine herkesle beraber üzülmeleri, başlangıç için yeterli… Gerisi kolay…