Tarihi 25 Ekim 2012

Kurban kavga demekti

Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum, geçmiş bayramları düşünüyorum da...
Neler yaşamışız, neler... "Kurban" bizim ülkemizde itiş-kakış, kavga-dövüş demekti!
Gençliğimiz "post kavgası" ile geçti.
Türk Hava Kurumu'nun kiraladığı araçlar mahalle aralarında dolaşır, anonslar yaparlardı:
- Kurban derilerinizi Türk Hava Kurumu'na verin...
Zaten vatandaşın başkaca tercih şansı yoktu. Derisini ve bağırsağını Türk Hava Kurumu'na ya verecek, ya yine verecekti!
Mecburdu, hatta mahkûmdu. Aksi takdirde başının belaya girme tehlikesi vardı.
Kimisi derisini gönül huzuru içinde teslim etti. Kimi, "Lanet olsun" diyerek fırlatıp araçların önüne attı. Kimi de isyan edip hayır kurumları için kaçak-göçek deri toplama faaliyeti içine girişti.
Yıllar boyunca bir kovalamacadır devam edip gitti...

* * *
Polis mahalle aralarında deri aradı. Cami avlularında toplanan derilere el konuldu. 28 Şubat sürecinde bu yüzden gözaltılar yaşandı.
Daha dün gibi hatırlıyorum. BBP'nin rahmetli Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu katıldığı bir televizyon programında isyan etmişti:
- Size ne benim kurban derimden?
Ne karışıyorsunuz? Toprağa gömerim, yine size vermem!
Bu sözler ertesi gün gazetelere yansıdı.
Gerilim daha da büyüdü. Türkiye'deki bazı bölgelere THK araçları sokulmamaya başladı.
Türkiye her kurban bayramında aynı görüntüleri yaşadı. "Post kavgası" on yıllar boyunca devam edip gitti. Bitti; artık o kavgalar geride kaldı. THK deri ve bağırsağı bir kenara bıraktı, uzay, üniversite ile uçak üretimi ile ilgileniyor.
Gerçi, yine kurban derisi topluyor, ama anlayış çok değişti. Artık, mecburiyet değil, gönüllülük esası var.
THK Başkanı Osman Yıldırım'la konuştum. "Toplumu germenin hiçbir anlamı yok" dedi:
- Devlet bize bir görev vermiş.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Diyanet Vakfı adına deri toplamayı sürdüreceğiz. Yüzde 40'ını biz alacağız. Gerisini bu kurumlara vereceğiz.
Hemen ardından ekledi:
- Vatandaş bizim iyi işler yaptığımızı düşünüyorsa, derisini verir. Farklı bir düşüncesi varsa da istediği yere bağışlar. Ne küseriz, ne darılırız.
Post kavgası sona erdi. Vatandaş rahatladı.

* * *
Biz, eskiden sadece deri kavgası yapmazdık...
Kurbanı da tartışırdık. Kurban kesimlerini de yerden yere vururduk. Her kurban bayramı öncesi gerilim doruğa çıkardı.
Bayram mı kutlardık, kavga mı ederdik belli olmazdı.
Vatandaşın inançları üzerine bir tartışmadır devam edip giderdi. Kurban kesimi için "vahşet" diyenler, ortalıkta boy gösterirdi. Gazetelerimiz bunları cımbızla ayıklayıp bulurdu. Her bayram öncesi sayfalarına taşırdı. Ardından "Kurban kesilmese olmaz mı?" sorusu üzerine tartışmalar başlatılırdı.
Sonra, kurbanlıklar için kurulan hayvan pazarları tartışma konusu yapılırdı. Buralar "pislik yuvası" olarak adlandırılırdı.
Mahalle aralarındaki kesimler, pek çok gazetenin olmazsa olmaz birinci sayfa haberleri olarak görülürdü. Nerede bir yanlış var, o mutlaka bulunur ve haber haline getirilirdi. Ardından da genelleme yapılıp başlık atılırdı: "Rezalet."
Bu ülkede kurban ibadetini yerine getirmek gerçekten zor işti! Kavgasız kurban bayramı geçmezdi!

* * *
Türkiye
gerçekten çok değişti. "Nerede o eski bayramlar" diyerek, o günleri özleyenler var mıdır, bilemem! Ama özleseler de yok artık; sona erdi, bitti. Müslüman mahallesinde salyangoz satma faaliyeti tarih oldu.
Öyle görünüyor ki, Türkiye o eski itişkakış ve kavga-dövüşü bir daha yaşamayacak.
Hepinize mutlu bayramlar.