Tarihi 29 Ekim 2012

Siz niye toksunuz ey BDP'liler

Olacağı buydu, cezaevlerinde yaygınlaştırılmaya çalışılan "açlık grevleri" karşısında tepkiler yükselmeye başladı. Oğlu cezaevinde olan bir baba, sonunda isyan etti: "Madem bu talepler çok önemli, niçin 14 yıldır cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan bugüne kadar bir gün bile açlık grevine gitmedi?"
Güzel bir soru!
Bu soruya yenileri eklenebilir. Kandil'deki Murat Karayılan ve avanesinin eline silah verdiği gençlere, "Direnişi bayraklaştırmak için gerekirse öleceksiniz" talimatından yola çıkılarak sorulabilir:
- Siz niye ölmüyorsunuz?
Gençlere "Öleceksiniz ve bayraklaşacaksınız" diyen PKK yöneticilerinin, neden onlarca koruma ile gezip "bayraklaşmak" istemedikleri sorgulanabilir!

* * *
Cezaevlerindeki açlık grevleri yapanlar, "Öcalan'a özgürlük" istiyorlar. Tamamına yakını da Öcalan'la hayatları boyunca bir araya gelmemiş kişiler. O'nu ellerine tutuşturulan posterlerinden tanıyorlar.
Abdullah Öcalan hakkındaki bütün bilgileri, kendilerine anlatılanlar ve duydukları kadar.
Mehmet Öcalan, Havva Öcalan, Kevser Öcalan ve Fatma Keskin ise, Abdullah Öcalan'ın kardeşleri. O'na herkesten daha yakın olan isimler. Ama onlar bir gün bile aç kalmış değiller. Kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.
Neden acaba?
Çünkü, PKK ve BDP içinde iki ayrı grup var. Birincisi grupta istismar edenler yer alıyor, ikincisinde de istismar edilenler. İstismar edenler kışkırtıyor, istismar edilenler ise bedel ödüyor!
Durum bu olunca cezaevinde açlık grevi yapan gencin babası gibi isyan edenler çıkıyor:
- Neden?

* * *
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, elinde mikrofon tekrarlayıp duruyor:
- Öcalan özgür olmadan, müzakere sürecine katılmadan çözüm olmaz.
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna
, protesto için oturma eylemi yapıyor.
Hepsi Öcalan'la yatıp, Öcalan'la kalkıyorlar. Meclis dahil her yerde "Öcalan" diyor başka bir söz söylemiyorlar.
Bu kadar, fazlası yok...
Hiç biri "açlık grevi" yapmayı düşünmüyor.
Tabii, Hakkari gibi yerlerde başlatılan şov amaçlı "açlık grevi" eylemlerini saymıyorum.
Ne demekse, orada "dönüşümlü" açlık grevi gösterisi başlatılmış. İçlerinde BDP Genel Başkan Yardımcısı Hamit Geylani de var.
Süresi bile önceden belirlenmiş, 10 gün.
Tam bir komedi! Karnı acıkan, susayan gidip ihtiyacını görüyor. Sonra tekrar "açlık grevine" katılıyor. Ya da "Benim sürem doldu" deyip, yerini bir başkasına bırakıyor.
Keyiflerine diyecek yok ve oldukça rahatlar.
Çünkü, onlar "istismar edenler" grubundan!
Cezaevlerindeki "istismar edilenlerin" eylemi ise 1.5 aydır devam ediyor.

* * *
Peki, bu eylemler gerçekten Abdullah Öcalan'ın çok sevildiğinden mi yapılıyor?
Açlık grevlerini organize edenler Öcalan için yanıp tutuşuyorlar mı? Ulaşılmak istenen hedef insani mi?
Tabii ki değil, tamamen siyasi. Zaten bunu kendileri de söylüyorlar.
Abdullah Öcalan, Türkiye'deki bölücülük hareketinin en önemli sembolü.
PKK ve BDP'nin O'na ilişkin istekleri gerçekleşirse, hedefe doğru önemli bir adım atılmış olacak. "Öcalan'a özgürlük" demek, aynı zamanda yıllardır devam eden PKK saldırılarının aklanması anlamına geliyor.
Bu yüzden cezaevlerindeki çocuklar bile "açlık grevine" zorlanıyorlar.
Mevcut tablo içinde Abdullah Öcalan'ı da hedefe ulaşmak için "kullanılanlar" arasına koymak yanlış olmaz.

* * *
Türkiye'deki bölücü hareket, amacını gerçekleştirmek için her yolu deniyor. PKK denilen örgüt kan, gözyaşı ve ölümlerle besleniyor. 18 yaşın altındaki çocuklar bile "açlık grevi" adı altında ölüme sürükleniyor.
BDP de buna çanak tutuyor.
İnsan hayatı dahil, bütün değerler ayaklar altında. İstismar edilenler kan ve canla bedel öderken, istismar edenler de zevk içinde ellerini ovuşturuyor!