BÜLENT ERANDAÇ

BÜLENT ERANDAÇ

Tarihi 25 Nisan 2012

Darbelerle mücadele tesadüfe bırakılmaz

Brüksel'de NATO, Paris'te Suriye'nin Dostları toplantılarına (Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile beraber) katılan Uluslararası stratejist, ÇOMÜ rektörü Prof.Dr. Sedat Laçiner'i son gelişmeler hakkında detay bilgi almak için aradım. Değerli Hocamın her zaman gösterdiği nazik ilgisi ile Türkiye'nin iç ve dış çemberinde bir ufuk turu yapmaya yönelik sorularımı TAKVİM okurları için cevapladı.
NATO ve Paris uluslararası etkili platformlar, Türkiye'nin etkisi nasıl?
Her iki toplantıda Türkiye'nin itibarı ABD, Rusya veya AB'nin itibarından daha az değildi.
Hatta Türkiye bazı konularda adı geçen ülkeleri dahi aşan bir ilgi ve itibar gördü. Bunun en önemli nedeni ise Türkiye'nin artık pasif bir aktör olmaktan çıkıp 'oyun kurucular' arasına katılması.
Suriye işi nasıl çözülecek?
Esad rejiminin meşruiyeti herkesin gözünde tükenmiş görünüyor. Fakat uluslararası dengeler farklı seyrediyor. Avrupa gündeminde ekonomik kriz Suriye'nin çok önünde bir yer işgal ediyor.
AB liderlerinde bir çekingenlik gözleniyor. ABD, yaklaşan başkanlık seçimleri ve ekonomide yaraları sarmakla meşgul. Rusya ve Çin'in de sabrı tükeniyor. Esad'ın hatalar yapmaya devam edeceği açıkça görülüyor. Bu nedenle Çin ve Rusya desteğini yakında gözden geçirebilirler.
Mezhep çatışması olur mu?
Suudi Arabistan ve dostlarında temel korku İran-Irak-Suriye arasında kurulduğuna inandıkları Şii Bloğu. Sünni dünyasındaki mezhepçilere göre İran ve müttefiklerini durdurabilecek iki güç var:
Batı ve Türkiye. Batı bazı dengelerle aktif değil.
Türkiye'nin yükselen aktif dış politikası mezhepçi ülkeleri umutlandırıyor. Türkiye'nin diğer Sünni ülkelerle birlikte İran'a 'dur' diyebileceğini umuyorlar. İşte büyük tehlike de burada başlıyor... Belki de Batı'da ve İsrail'de bazıları da kozlarını bu ihtimale, yani Ortadoğu'da yeni soğuk savaşı mezhepler arası kavga üzerine kurmaya oynuyorlar... Türkiye için bölgedeki en büyük tehlike budur, yani mezhepler arası bir kutuplaşmada taraf olmak. Dünyanın en akıllı devletleri olduğunu söyleyemeyeceğimiz aktörlerin olduğu bölgede ve Batı'da bazıları Şii-
Sünni çatışmasını pişirirken işimiz çok zor...
Irak'ta Maliki ne yapmak istiyor?
Pek çok Sünni siyasetçiye göre Amerikalılar Irak'ı Sünnilerden alıp adeta Şiilere, yani İran'a hediye etti. Maliki'nin Irak'ı İran gibi bir 'Şii devleti' haline getirmek istediği, bu yolda tüm Sünni liderleri baskı altına aldığı ifade ediliyor.
Darbelerin yargılanmasını bir stratejist gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
12 Eylül kurgulanmış bir darbeydi. Türkiye'yi darbeye götürenler ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. 28 Şubat'ta da bir askeri darbe oldu.
28 Şubat'ta seçilmiş hükümetin zorla düşürüldüğü, askerlerin sivil işbirlikçileri ile ülkenin yasalarına, yargısına ve icrasına müdahale ettiğinde mutabıkız. 12 Eylül'ü yargılar, 28 Şubat'ı görmezden gelirseniz buna 'keyfilik' denir ve hukukta keyfiliğin olduğu yerde tüm hukuk kuralları tartışmalı hale gelir ve halkın o kurallara olan inancı erozyona uğrar. Darbeler, eksiksiz bir şekilde yargılanmalı, öncelikle bunların suç olduğu bağımsız mahkemelerce ilan edilip, karşılıkları sorumluların yüzlerine okunmalıdır.
Türkiye'de darbe tehlikesi hala var mı?
Eğer emek verilmez, darbelere, yani zorbalara karşı örgütlenilmezse, darbe karşıtı bir bilinç toplumda zemin bulmaz ise 21. yüzyılda da darbe olur, 22. yüzyılda da... Darbelerle mücadele tesadüflere bırakılamaz. "Bu devirde darbe olmaz" da denemez.
Terörle mücadele nasıl gidiyor?
Acı deneylerden ve geçmiş birikimlerden doğan ve adım adım şekillendirilmeye çalışılan bir strateji var. Terörle mücadele ciddi anlamda toparlanıyor.
Geçmişten alınan dersler ve hızla artan kurumsal akıl ve uygulama kapasiteleri ile şiddetten arınmak kaydıyla her türlü seçeneğin masaya getirmeye yönelik bir döneme gelindi. Devletin tüm birimleri arasında bir uyum var. Ancak yeni yasal düzenlemeler şart.