Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 8 Mayıs 2024

Kavala resti

AMERİKA Birleşik Devletleri, TEK BİR ORTAK AKIL tarafından yönetilir. Farklı enstrümanlar kullanarak istenen sonuçlara ulaşmayı hedefleyen bir organizasyondur. Tüm kurumlar farklı ve ayrı ses çıkarsa da YÖNTEM olarak, hedef olarak aynı kulvardadır. Aynı hedef üzerinde gitmektedir. Bunun bilinmesi şart. Çünkü bizde ve çok sayıda başka ülkede durum böyle değil. Geçtiğimiz günlerde örneklerle de açıklamaya çalıştım. Belki artık gazetelerde televizyonlarda HABER bile olmuyor, ancak OSMAN KAVALA olayı bile bizde neyin olup, neyin olmadığını göstermekte...
MHP lideri Bahçeli dün de bu konuya değindi. Önemli sözler söyledi. Bahçeli "Gezi Parkı davasında hüküm alan Osman Kavala'nın yeniden yargılanması hususunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı ilerletilmektedir" notunu düştü. Devam etti: "Bahse konu şahıs Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu kararı veren bağımsız Türk yargısıdır.
Neymiş, CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu'na ziyarete gittiğinde saati sorunca 'Sen önce Kavala'yı çıkar' yanıtını almış.
Sayın Özel'in kolunda saati yok mudur? Saati sormak yerine PKK ve FETÖ'ye verilen destekleri muhatapların yüzüne vurması gerekmez miydi?" Defalarca görüldüğü gibi Bahçeli, OSMAN KAVALA konusunda netti ve üzerinde tartışma istemiyordu. Dün de alıntı yaptığım gibi son günlerde bu konuda önemli çıkışlara imza atan diğer isim de Tuğrul Türkeş'ti. Yine konuştu... "Türkiye, uluslararası kuralları kabul etmiş ve Avrupa Konseyi'nin kurucularından bir ülkedir. Siz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını üst hukuk olarak kabul ettiğinizi söylerseniz, bunu tatbik etmeniz gerekir... Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi ve ekonomik sıkıntılardan çıkabilmesi için özgürlükleri arttırması lazım, cezaları değil. Şartları daraltmak, Türkiye'yi büyütmez. Her şeyi özgür bırakacağız. Herkesi daha da fazla özgürlüğe kavuşturacağız.
Bundan Türkiye de kazanacak, Türk insanı da kazanacak, AK Parti de kazanacak. Özgürlüklerin artması lazım... Türkiye gün geldi, Apo gibi bir tipin idamını kaldırdı. Bunu unutmayalım.
Bugün için önemli olan, bir iki kişinin yürürlükteki kanunlara göre cezasını çekmesi midir, Türkiye'nin büyümesi mi?" Görüldüğü gibi Türkeş'in sözleri arasında doğrudan Bahçeli'ye cevap niteliğinde satırlar vardı.
Türkeş, AK PARTİ'de siyaset yapıyordu. Rahmetli BABASI ise MHP'nin simgesiydi. Buna rağmen KÜRESEL ÖLÇEKTE Alparslan Türkeş ile Bahçeli aynı kulvarda aynı frekansta değildi.
Hiç olmamıştı. Tuğrul Türkeş'in de yukarıdaki satırlarda görüleceği gibi BAHÇELİ ile arasında en küçük bir ortak nokta yoktu.
"MİLLİYETÇİLİK" desek de ROTALARI farklıydı. Türkiye böyleydi. "İKİ AYRI" kutup birbirini beslemiyor, biçmeye çalışıyordu. Anlatmaya çalıştığım da buydu. Bu SAĞ'da da SOL'da da böyleydi. Değişmezdi.
Türkiye'nin nerede nasıl kimlerle olacağı konusunda hedef farklılığı vardı. Normal zamanlarda az hasarla geçiştirilse de KRİTİK DÖNEMLERDE bu büyük sorun olarak karşımıza dikilirdi.
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Can Atalay meselesi de böyleydi. Bu isimler üzerinden İÇERİDEKİ KAVGAYI, SÜRTÜŞMEYİ, hedef farklılıklarını görmek mümkündü.
Bu bitmeyen KAVGAYDI.
İşaretler takip edildiğinde AK PARTİ ne yapacağı konusunda KARARLI değildi. MHP "NE YAPILMAYACAĞI" konusunda netti. Bu sürdürülebilir bir durum değildi. CHP ise Türkeş kanadına yakın durmakta öyle düşünmekteydi. Fikirlerini açıklamasalar da finansal girdaptan çıkmak için de TÜRKEŞ gibi düşünen AK PARTİLİ çoktu.
Şimdi dışarı çıkarak devam edelim...
İsrail durmuyor. Can almaya devam ediyor. Avrupa neredeyse bir bütün olarak "DUR" diyor.
ABD, "Kendine gel. Artık yeter" diye uyarıyordu.
Netanyahu kendi bildiği yoldan ilerliyordu. Olanlara bakınca açıklamalar hiç inandırıcı gelmiyordu. Size de gelmesin...
Neden mi? Açalım... Sanırım 2017 yılıydı. Trump, Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da düzenlenen ABD-Arap ve İslam Ülkeleri Zirvesi'ne katıldı.
Trump orada yaptığı konuşmada "El-Kaide, DEAŞ, Hizbullah ve HAMAS bölge için terör tehdidi oluşturuyor" dedi. Aynı Trump, geçtiğimiz günlerde ABD'deki üniversite eylemleri hakkında konuştu. Eski Başkan " Üniversite kampüslerindeki HAMAS sempatizanlarının öğrenci vizelerini iptal edeceğim.
Kampüsler ele geçirilmiş durumda..." çıkışına imza attı. Yani HAMAS bir terör örgütüydü ve bitirilmesi gerekiyordu. Söylediği buydu. Dün de bugün de... Peki yeni Başkan Biden farklı mı düşünmüyordu? Yok hayır...
Beyaz Saray'da kameraların karşısına geçen Biden, "Gazze'deki HAMAS terörizmine karşılık vermek İsrail'in görevi ve hakkıdır..." dedi.
Yani ABD, ORTA DOĞU'da "TERÖR ÖRGÜTÜ" bırakmayacaktı. Kimin terör örgütü olduğuna onlar karar veriyordu. Çıkarlarına ters düşenlerin üzerlerini çiziyorlardı.
Ortadoğu'da AVRUPA ve İNGİLTERE etkisini biçmek için son derece kararlı adımlar atıyorlardı. Netanyahu'nun REFAH'a saldırması, bombalaması masum kadın ve çocukların hedef alınmasını da HAMAS üzerinden okumak gerekiyordu. Son silahlı birliklerin, ellerindeki İSRAİLLİ rehinelerle birlikte yok edilmesine kadar işi tırmandırıyorlardı. HAMAS'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı operasyonuna, İsrail de Demir Kılıçlar operasyonuyla yanıt verdi. Şimdi İsrail GİZLİ ONAY ile İzzeddin Kassam Tugayları'nın SON BİRLİKLERİNİ YOK ETMEK İSTİYORDU. ABD de buna sadece kameraların önünde "HAYIR OLMAZ" diyordu.
Trump, Riyad'da düzenlenen ABD-Arap ve İslam Ülkeleri Zirvesi'nde çoğu MÜSLÜMAN 55 ülkenin temsilcilerinin gözlerinin içine bakarak daha 2017'de "El- Kaide, DEAŞ, Hizbullah ve HAMAS" bitecek diyordu. Gizli saklı bir şey yoktu. İstedikleri KÜRESEL DÜZEN için bunu ŞART olarak görüyorlardı.
Ve bu istikamette gidiliyordu.
Biden'ın gelmiş olması bir şey değiştirmiyordu. Bu nedenle sık sık "BÖLGE DEĞİŞECEK" diye yazıyordum. Değiştirme kararlılığı olan da belliydi. Devlet Bey ve aynı fikir mevziisinde olanların tutumu belliydi. CHP ya da Tuğrul Türkeş üzerinden okumaya kalktığınızda da durum tam tersiydi. Türkiye içeride şu an "NEREDE OLUNMALI"yı mesajlar üzerinden, simge isimler üzerinden, YARGI'daki bilek güreşi üzerinden tartışıyordu!
Yavaş ve ağırdan yani. Oysa GELECEK okunup bir an önce KARAR verilmeliydi... İçeride ya "ORTA YOL" bulunacak ya değişim önce içeriden başlayacaktı... Küresel siyasi KUANTUM bunu emrediyordu!
Bence... Gördüğüm bu...
İzleyelim...

NOT: Ankara'da esen "YUMUŞAMA" rüzgarlarını KONUM belirleme çalışmaları, ortak nokta bulma çabaları olarak okumak gerekiyor...