Tarihi 22 Nisan 2021

Gurbet işçisi

YORGUN adımlarla kazancının yarısını kira olarak ödediği tek odalı evine girer adam.
Nasırlı ellerinde bükülmüş demirin, taşınmış tuğlanın izleri vardır.
Aldırış bile etmez ölümün her gece prova yaptığı evin içindeki çaresizliğe.
Gün boyunca kullandığı maskesini çöpe atar, elini yüzünü yıkayıp bir başına iftar saatini beklemeye başlar.

Bir yanda hayat kavgası öte yanda gurbet yarası.
Uzaklarda bırakılan karısını ve çocuklarını düşünür, sedirine uzanır boylu boyunca.
Cüzdanındaki resimlerde biriktirdiği hasretle eski bir şarkıya eşlik eder.
"Sevemedim kara gözlüm seni doyunca."

İftar sofrasındaki en sadık dostu çayını demlemeye bırakır, ardından da nemli gözleriyle duvarlara boş boş bakar.
Onun için ölü gözünden yaş beklemek gibidir hayat.
Yatağının altında birikmiş yevmiyelerin sıcaklığı falan yoktur.
Cürmü kadar yer yakar!

Gariban analar telefonla mesaj yazmayı nereden bilsin.
Ayrıca elle yazılmış bir mektuptan daha çok ne ısıtabilir bir oğulun yüreğini.
Anadan gelen son mektubu çıkarır, defalarca okur.
"Ne yer ne içersin oğul, efkarda mısın öksürüyor musun yine?" Gözleri dolar, o sırada ezan okunmaktadır duasını eder.
Bardağına çayını koyup her zamanki gibi sahanda yumurtalarını kızartır, yanında biraz zeytin biraz peynir.
Allah ne verdiyse onu yer!

Adam memleket kokar, adam eski zamanların onurlu insanları gibi bakar diğer insanlara da.
Aç insanın halinden anlar hiçbirini geri çevirmez.
İnsanların ömrünü yiyen televizyon dizilerinde gözü de yoktur gönlü de.
Yeşilçam filmi bulursa izler ya da uçurumda gezinen kuşların kitabını okur geceleri.
Sonra uykunun saati çalar yorganı başına çeker. O küçük evde her gece bir hikaye nasıl başladıysa öyle biter.
İnsanların insanca yaşamadığı bir dünyada sıradan bir işçidir adam.
Hiçbir şartta onurundan ödün vermemeyi yaşantısının öznesi sayar.

O sırada cakalı sofralarda başka bir dünya vardır da büyük ekran televizyonlarında çöplerden yemek toplayan yaşlı kadının içler acısı görüntüleri yayınlanmaktadır.
O zengin züppelerden biri çocuğuna bu görüntüyü işaret eder.
"Bak oğlum" der, "her zaman söylüyorum, bu ülkede kimse açlıktan ölmez!"

Mutluluk Takvimi
Aç insanın halinden anla.
Emek verilmiş filmleri izle.
Kütüphaneni kitapla doldur.
Aynada yüz jimnastiği yap.

Acılar çadır kurmuş
Gönlümün otağına
Her akşam uzanırım
Hasretin yatağına

Ellere uysal deniz
Bana dinmez fırtına
Her sabah biraz daha
Yükler biner sırtıma

Toprak kokar ellerim
Cebimde ekmek param
Sadece nefes almak
Benim bütün maceram
Sürgünde can gibiyim
Başımda türlü dertler
Sırtımdan vurdu beni
Dost sandığım
namertler
Hakkı YALÇIN


Okullarda sevmenin tarihi okutulmalı savaşlardan önce.
Vicdan ihlali

Televizyonlarda yemek programları var.
Önlerine konanları "doymamış gibi" yiyenler sözde yemeğin bilimsel yanını gösteriyorlar.
Yedikleri önlerinde yemedikleri gelecek programda. "Zıkkımın kökünü yesinler" demek geliyor içimden.
O yemeklerin yoksul insanların gözlerine nasıl gözüktüğünü bildiğim için ya da ortada "vicdan ihlali" sezinlediğim için.