Tarihi 23 Haziran 2022

Yangın!

DÜN sabah yürüyüşe çıktım da komşulardan biri Marmaris'teki yangını işaret edip, "yangın mevsimi açıldı" dedi. "Yeşil ormanlarımız yaz günlerinde kan kırmızıya boyanıyor" dedim.
"İçim yandı" desem ormanlardaki yangının yanında cılız kalırdı diye düşündüm.
Bir fidanın ağaç olmasıyla yakılması arasındaki zaman, bir çocuğu büyütmekten farklı değilken!

***

"Orman yangınları gözleri kanlı ticaretin eseridir" desem kimin umurunda olur zannediyorsunuz.
Yakmakta ustalaşmış hasta beyinlere ve kirli ellere hiçbir kural işlemezken.
Ormanlar bir ülkenin nefes borusudur ama "kasten orman yakmak müebbet hapis cezasını gerektirir" desek nefesimizi boşa harcamış oluruz.

***

Bazı ülkelerde hamamböceklerinin yerden ölü çıktıkları varsayılıyor ve "ölüm böceği" olarak anılıyor.
Ormanları yakanlar da hala "insan" sanılıyor.
Bizler insan ellerinin onurlu işler için yaratıldığına inananlardanız, ormanları ve insanları yakmak için değil.

***

Paranın sesi kilometrelerce öteden duyulur da ağaçların yanarken çıkardığı sesi duyan kaç insan vardır acaba?
Geçen yıl bu zamanlar "çıkarılan" orman yangınlarında, yaşlı bir kadının penceresinin önündeki küçük saksı çiçeğiyle konuşmasını hatırlıyorum.
"Analarını babalarını yaktıkları için mi ağlıyorsun saksı çiçeğim?"

***

Gençliğimizde ağaçların üzerine kalp işareti yapıp içine iki harf bir ok sığdırdığımız için suçlanırdık.
Şimdi zorbaların kibar insanlardan daha fazla hak ve hukuka sahip olduğu bir ülkede, ormanda mangal yapanlara sıkıysa biri sorsun; "burada niye ateş yakıyorsun?" Görün bakalım kimin başı derde giriyor, kimin canı elden gidiyor?

***

Bazıları için sadece "piknik alanı" olarak görülen ormanlar, toprak ananın en hayırlı evlatlarıdır. Ormanı yakmak ülkeyi yakmaktır. Ormanı yakmak küresel ısınmaya depremlere yeşil ışık yakmaktır.

***

Ağaçları inkar etmekten kaç kere uyarıldık, sellere depremlere ne canlar verdik.
Toprağı ayağımızın altına alıyoruz diye kendimizi bir matah bir şey sanmayalım.
Toprak ana kaşını kaldırdığında hiçbirimiz ayakta kalamayız. Hepimizin ödeyeceği mutlak bir bedel varsa o bedeli ödemeden toprak ananın gönlünü alamayız!

***

Saksı çiçeğini sulayan kadınların gözlerindeki yaşlarla da ne ormandaki yangınları söndürebilir ne kaderi yolundan döndürebiliriz.

ESKİ İSTANBUL!
İstanbul sokaklarında otomobiller dolanıyor, içlerinde insani vasıflarını yitirmiş berbat adamlar var. Zorbalıkla ve bencillikle barışık yaşayan, dinlediği müziği sonuna kadar açıp yoldan geçenlere dinleten.
Geçenlerde Bakırköy trafiğinde böyle birine "yok başka İstanbul git kendine bir orman bul" diye bağırdım duymadı.
İstanbul'un "başkalığı" yıllar öncesinde kalmıştı da ben hala uyanmamıştım galiba!