Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 3 Ekim 2017

Üçlü ittifak

Eğer Barzani'nin bağımsızlık arayışını dondurmak veya tersine çevirmek istiyorsak ortada ciddi bir fırsat var. Barzani Amerika'nın açık desteğini alabilmiş değil. Şayet o destek var olsaydı o zaman hem Türkiye hem de diğer bölge ülkelerinin işi çok daha zor olacaktı.
Ama şimdi Amerika bu işin doğrudan tarafı değil.
Amerika'nın tavrını biraz olayların gidişatı belirleyecek.
Tam da bu boşluk sayesinde İran, Irak ve Türkiye'nin hareket alanı genişliyor. Kendi aralarında sırf bu konuya özel bir üçlü ittifak kurabilirlerse, Barzani'nin eli ayağı bağlanabilir.
Hemen akla geliveren tedbirler var.
Mesela Türkiye ve İran aynı anda sınır kapılarını kapatıp Kuzey Irak'a akan yaklaşık 9 milyar dolarlık ticareti kesebilir. Fakat daha önemlisi Türkiye petrol boru hattını kapatacak olursa, Barzani'nin yıllık 7 milyar dolara yakın geliri elinden gider.
Kuzey Irak'ın yıllık toplam gelirinin 10 milyar dolar civarı olduğu düşünülecek olursa, 7 milyar dolarlık gelir kaybının Barzani'yi pes ettirebileceği de görülür.
Fakat bu adımları atarken İran, Irak ve Türkiye'nin hep bir koordinasyon içinde olması önemli. Bu amaçla üç ülkenin kendi aralarında somut konular üzerinden bir anlaşmaya varsması şart. Böyle bir anlaşma hem aralarındaki güvensizliğe son verecek hem de Barzani'ye durumun ciddiyetini gösterecektir.
Aynı şekilde alınacak herhangi askeri tedbir varsa, bu da üçlü koordinasyon çerçevesinde olacaktır.
Üçlü mekanizmanın bulunmadığı herhangi bir askeri operasyon işgal görüntüsü yaratabilir veya operasyonu tek başına yapan ülkenin yalnızlaşmasına neden olabilir. Ama üçlü ittifak belli bir kurumsal mekanizmaya oturtulacak olursa, hem etkinliği hem de meşruiyeti artar.
Ama bütün bu hikaye Amerika'nın müdahil olmadığı bir çerçevede gerçekleşir. Ancak işler Barzani için kötüye gittikçe Amerika'nın Barzani'ye olan desteği de artabilir. Daha doğrusu Türkiye, İran ve Irak'ın Barzani'yi düşürme ihtimalinden çok memnun olmayacağı için Washinton tavır değiştirebilir.
Böyle bir durumda Amerika'nın doğrudan sahaya inmesi beklenmez.
Amerika'nın Suriye'de bile sahaya inmediği düşünülecek olursa, Kuzey Irak'ta girmesinin çok daha güç olduğu anlaşılır. Ancak Barzani'nin çok sıkıştığını düşündüğü anda diplomatik müdahale yapmaya çalışması da muhakkak. Bu müdahale de Bağdat ile Erbil'i masaya oturtmak şeklinde olacaktır. Her iki tarafa da baskı yaparak bu zamana kadar çözülmemiş meseleleri çözme inisiyatifi gösterebilir. Mesela Kerkük meselesi bile gündeme gelebilir.
Bağımsızlık karşılığında Kerkük takas edilmek istenebilir.
Eğer bu tür bir pazarlık alanı açılırsa, o zaman mesele tekrar Amerika'nın eline geçmiş olur ve İran ile Türkiye geri plana itilebilir. Şu an Amerika'nın yokluğundan doğan fırsat kaybedilmiş olur. Bunun önüne geçmek için tedbir almak şart.
Öncelikle her ne yapılacaksa mümkün olan en hızlı şekilde yapılmalı ve Amerika'nın vereceği reaksiyonlar için süre mümkün olduğunca kısaltılmalı.
Daha da önemlisi Irak ile varılacak anlaşmalar sağlam bir zemine oturtulmalı. Sadece kapalı kapılar arkasında varılacak bir mutabakat yeterli değil. Irak'ın toprak bütünlüğü fikri çerçevesinde İran ve Türkiye Irak'la bir garantörlük anlaşması imzalayabilir. Böyle bir anlaşmayı elde etmek çok kolay değil. Ancak Amerika'nın yokluğunda tarafların birbirleriyle somut konularda anlaşma şansı da çok yüksek. Bu somut konular şunlardır: Irak'ın toprak bütünlüğü, PKK ile mücadele (özellikle Sincar ve Kandil) ve Kerkük'ün statüsü. Bu üç konu üzerinden bir somut sonuç üretmek ve garantörlük kazanmak meseleyi Amerikan inisiyatifine bırakmaktan iyidir. Türkiye Rusya ile Suriye'de yaptığı gibi Irak'ta da İran'la bir süreç başlatabilir.