Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 14 Ekim 2017

İdlib’in hedefi

Her askeri operasyon bir siyasal hedefe yönelik olur. Fırat Kalkanı Harekâtı'nın siyasi hedefi çok netti. PYD'nin bir koridor kurmasını engellemek ve DEAŞ'ı Türkiye sınırından atmak için yapılmıştı. Bir taşla iki kuş vuruldu. PYD'nin kontrol etmek istediği alanların arasına bir kalkan yerleştirildi. Türkiye içeri doğru girdi. Operasyon belirlenmiş tüm siyasal hedeflerini elde etti. PYD'nin denize çıkma ihtimali neredeyse bütünüyle ortadan kalktı. DEAŞ Türkiye'de terör saldırısı yapamayacak hale geldi.
Sonra hep beraber yeni hedefleri konuşmaya başladık. Bunların bir sıralamasını yapacak olursak, birinci sırada Münbiç, ikinci sırada Afrin ve üçüncü sırada Fırat'ın doğusu gelirdi.
Yani Türkiye, Suriye'de PYD tehdidiyle mücadele etmek istiyorsa öncelikli hedefleri bu alanlar olurdu. Şimdi ne oldu? Ne değişti? Türkiye'nin hedefleri mi değişti? Niye Afrin veya Münbiç yerine İdlib'e yöneldi?
İdlib'e yönelmenin taktik düzlemde bir sürü açıklamasını bulabilirsiniz.
Mesela Afrin'i kuşatmak bunlardan birisi. DEAŞ'ın veya PYD'nin veya tek başına Rusya'nın eline geçmesinden duyulan tedirginlik de bu operasyonun başlamasında etkili olabilir. Fakat tüm bunlardan daha öte bir anlamı var İdlib operasyonunun.
İdlib operasyonu Suriye iç savaşında geçilen yeni bir aşamanın ürünüdür.
Suriye iç savaşının üç aşaması var. Birinci aşama değişim savaşı aşamasıydı. O dönem herkes elde etmeye çalıştığı pozitif bir sonuç için savaşıyordu. Bir taraf rejim değişimi uğruna savaşırken bir taraf statüko uğruna savaşıyordu. İkinci aşama tarafların birbirini tüketmek için savaştığı dönemdi. Hedefler elde etmek ikinci sıraya düştü. Bu vekâlet savaşı aşamasında aktörler birbirlerine zarar verecek tarafları destekledi. Amerika Türkiye'ye karşı PYD'yi destekledi.
Esed'e karşı ÖSO'yu ve PYD'yi destekledi. Amerika, Türkiye ve Suud Esed'e karşı ÖSO'yu desteledi. Rusya ve İran Türkiye'ye karşı Esed ve PYD'yi destekledi. Fakat bu tüketme savaşı da tarafların beklediği sonucu üretmedi.
Kimse tükenmedi. Türkiye, İran, Rusya ve Amerika hala ayakta.
Bu esnada Amerika'da iktidar değişti ve tüketme siyasetinin sorumlusu Obama gitti. Yerine yeni bir iktidar geldi. Bu iktidarın bir siyaseti yok.
Amerika'nın siyasetsizliği nedeniyle bürokratların hâkimiyeti ve kendi aralarındaki mücadelesi ortaya çıkıyor.
Böyle olunca genel Suriye siyasetinin ne yöne evrileceği daha da belirsiz hale geliyor. Amerika'nın doğurduğu belirsizlik tüm diğer aktörlerin bu siyasetsizliğe göre tavır almasına neden oluyor. Herkes siyasetin doğacağı güne yatırım yapıyor. Astana süreci mesela bunun örneklerindendir. Türkiye, Rusya ve İran Amerika'nın siyasi bir irade koyacağı güne hazırlık yapıyor. Yoksa hepsi Astana'nın nihai bir çözüm olmadığının farkında.
İdlip operasyonu bunun bir ayağıdır.
İdlib genel Suriye siyasetinin içinde Suriye iç savaşına taraf devletlerin doğrudan kontrolüne girmeyen nadir bölgelerden birisi. Bir gün masa kurulduğunda o masaya güçlü ve sorunsuz gitmek isteyen aktörler şimdi İdlib hususunda bir çözüm yaratmaya çalışıyor. Türkiye de bu çerçevede geleceğe yatırım yapıyor. Bu çerçevede çatışmalar durdurulacak. Türkiye nüfuz alanını genişletmiş olacak.
Dikkat edilecek olursa Fırat Kalkanı'na kalkan ismi verildi.
Siyasi hedefi yansıtıyordu bu isim.
Şimdi İdlib'te olacak olan ise bir barış koruma misyonu. Yani çatışmasızlık bölgesi yaratılıyor.
Böylesi bir siyasetsizlik döneminde yeni siyasi hedefler çerçevesinde operasyon yapmak mümkün görünmüyor. Yani Afrin ve Münbiç gibi alanlar dondurulmuşken, oralarda siyasi sonuçlar almak kolay değil. O zaman bunun yerine dönüp başka bir yerde operasyon yaparak ayak yere daha sağlam bir şekilde basılır. Afrin ve Münbiç için hazırlık yapılacaksa İdlib bunları sağlayacak bir zemin olarak görülür.