Tarihi 26 Eylül 2009

Kırıldı kanadım bende kanadım

Sarı papatyalar soldu artık. Solmayanları da acımasızlar yoldu. Vazgeçmek zamanının çanları, haykırmakta başımda. Koskoca, sımsıcak yaz, mendil sallamaklık. Her seneki veda hüznüne, kendi kırıklıklarım eklenmeye başladı şimdi şimdi. Kelimeler kirletiyor korumasız doğamı, anlaşılamamış gariban yüreğimi. Bencil itinasızlıklar sebep, gereksiz acı çekmelerime. Pollyanna'm öldü ölecek, can çekişmekte. Can kışım geldi, sonbaharla yer değişmekte.
Beyaz çiçekler, insanın oksijene yaptığı kalleşliğin isiyle kirlenecek. Kör bir güvercin uçabildiğine neden, nasıl sevinecek? Haksızlıklarla katmerlenen dışsal sorgularım, renklerimi bulandıracak. Tablolarımın solgunluğu, dertlerimi açık seçik anlatacak ve ağlatacak.
Umut ışıkları, kalbimin karanlığını aydınlatamaz oldu. Voltajımı düşüren vicdansızlık, fırçama rehberken ruhumu dar etti. Kaçtığım yalan aydınlıklardaki kötülük, kızıl meylerle güzel olmuş keskin sirke niyetli küp kafalara zarar. Görecekler, bırakacak hepsinde kalıcı hasarlar. Hayallerim sihirli lambalarda hapisken, iyiliğin huzuru, her şeye rağmen yüzüme yansıyacak. İşte bu yüzden herkes beni mutlu, mesut sanacak. (Yaniiiii sergi açacağım bu ilkbahar :)
***

Bayramlarımızın süsü, yaşamımızın anlamı Türk bayrağımız. Kan kırmızımız, namus beyazımız. Denize bakan minik balkonumda, manzaraya nispet, asaletiyle devleşti bu bayramda da. Çırpındığı halde korkutamadığı cesur tozları, mütevazıca onure ettiğinden yıkamam gerekti onu birkaç günün sonunda. En narin kıyafetlerimi, itinayla kalkan yaptım sancakların en güzeline. O da temizlenirken el vermiş, şanslı giyilmişlerime. Bünyesindeki kandan cömertçe akıtmış, salmış. Sıradan kumaşcıklarıma, anlam, şahsiyet katmış, katıştırmış. Normalde üzülürdüm renklilerim solunca, karışınca. Hiç bozulmadım bu defa. Sevindim hatta.
O kadar çaresizim ki olanlar karşısında, kendimi sürekli borçlu hissediyorum bayrağıma. Canı gönülden tapsam da, ne anlamı var bir damla kanımı veremedikten sonra? Canımı veresiyken, kanımı akıtamamak aczimi arşa değdiriyor her dakika. Hak etmediği muamelelere hedef olması, ciğerimi yakıyor, kanatıyor. Hırsım, nezaketimi küfürleştiriyor. Sövüyorum saygısızlara. Beddua ediyorum, nankörlüklerinden ve ezikliklerinden ona saldıranlara. Değerini anlayamayanlara kahrediyorum hunharca. Gönüllü, rüşvetsiz şehitler, nasip olmaz her bayrağa. Saygı duymak mecburi, sadece duy, sorgulama!
***

Karasinekler ne kadar kendine güvenli, cüretkâr ve rahattır. Pislikten kalkar, sonra gelir senin göz pınarına konar. Tıpkı teröristler gibi. Onlar da ekmeğini yediği, yağmurunda ıslandığı, helaliyle alınmış, adilce paylaşılmış nurlu toprakları, tahrip etmeye çalışırlar. Bedel mi ödüyorlar da zaten barındıkları vatanlarını bölmeye, parçalamaya çalışıyorlar? Neden huzur kaçırıyorlar? Akıtıyor, yağdırıyor devlet. Tavizin bini bir para, al, buyur, tepe tepe harca.
Allah'ın yüceliğine güvenim had safhada. Biliyorum ki memleketim insanını yaratmış boş zamanında. Özenle ve farklı donatmış, bolca duygu, bolca onurla. İnancını gücümüze sebep yapmış. Yaratan içimizde, yanımızda, arkamızda…
Allah'ımız çok büyük. Varlığımızı, tarihimize ve şehitlerimize bağışlar. İşte bu yüzden kimse ümitlenmesin! Biz baş ederiz ama arkamızda O'da var…