SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 30 Ocak 2010

Kafama sıkar giderim

Demet Akalın aradı; "Herkesin bana geçirme haber yaptığı bir anda senin yazdığın 'hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değildir' dediğin yazı iyi geldi abi var olasın" dedi. Okuyucudan da çok hoş tepkiler gelince ben bu işi ilerleteyim dedim. Farklı algılanan ünlülerin başında gelenlerden biri de Harika Avcı mesela. Ondan da söz etmek isterim size. Bakın o yaldızlı, kıpırtılı hayatın kırılma noktalarında neler var.

Vay canına

Evindeyim Harika'nın. Odasının kapısını çalıyorum. İçeriden sesleniyor
- Sana güzel görüneyim diye saçımı başımı tarıyordum Savaş.
- Canım. Sen hep güzeldin.
Kapının açılmasıyla birlikte başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. O dünya güzeli kadının inanılmaz hali çarpıyor gözlerime. Çökük, bitik, bitap, acı verici. Sadece gözlerinde kalmış bir pırıltı...
Yine de toparlanıp hamle ediyorum boynuna sarılmak için. Bana doğru bir adım atıyor. Atmasıyla da yere kapaklanıyor. Ödüm patlıyor o an. Çok kötü düşüyor çünkü
- Harika... Canım bir şey oldu mu?
- Ses vermiyor. Çıtı çıkmıyor. Gözleri kapalı, kımıltısız. Aklıma bin türlü şey geliyor ama hepsi birbirinden felaket.
Aşağıya bağırıyorum. Ahmet koşup geliyor
- Bayıldı abi... Hep oluyor bu.
Kollarından tutup kaldırıyor az ötedeki yatağına yatırıyoruz. Hemen kenarda büyük bir pet şişe içinde su var. Elime bir avuç su alıp yüzüne gözünü sürüyorum.

Ayılınca

Yüzünü sağa sola çırparak hareketleniyor ve aniden gözlerini açıp korkutucu şekilde bakıyor
-Ne oldu... Ne olduuuu?
Ahmet, terk ediyor odayı. Sert bakışlar ona çevrili çünkü. Aniden bir çığlık kopuyor bir de galiz küfür.
Kim var ki kimin feryadı küfrü bu diyorum önce Harika gülümsüyor.
- Meraklanma papağan o bağıran.
Kötü zamanda yapılmış bir şaka gibi geliyor bu. 5 adım atıp koridora çöküyorum. Ortada kocaman bir kafesin içinde renkli güllü bir papağan duruyor gerçekten de. Yüzümü görür görmez bana da bağırıyor koca kuş.

Fikir firarı

Sonra yaklaşık 2 saat konuşuyoruz Harika'yla. Ama hiçbir mantık dizini, anlam bütünlüğü olmayan konuşmalar bunlar. Tam bir fikir firarı halinde Harika Avcı. Bir konuyu başlatmışken alakasız bir şekilde bir başka şeyi anlatmaya başlıyor. Cümle sonlarında sanki içine içine konuşup, volümü düşürüyor.
- Sen iyi değilsin galiba. İstersen başka zaman yapalım bu söyleşiyi.
- Olur mu hiç. Sen benim canımsın. Seni gece 3'de aradım. Özür dilerim. Ağlayarak aradım, ama. (ağlamaya başlıyor) - Kimsem yooook, kimsem yooook Savaş...
- Sağlığın pek iyi görünmüyor gel başka zaman yapalım bunu. Yorulma hiç.
- Hayır... Sonra çok geç olur.
- Niye be kızım günler torbada mı.
- Sıkıcam kafama Savaş.
- Neee?
- Sıkıcaam kafama bi tane. Havva'nın yanına gideceğim.
- Havva kim Harika.
- Kızım.
- Kızın mı?
- 6,5 aylıkken doğdu. Gördüm onu. 25 dakika yaşadı sadece
- Çok üzüldüm Biliyordum da böyle değil.
- Öldü dediler... Morga götürüyorlardı. Üşür dedim, üstünü örtün dedim...
- Ah be canım...
- Adını Havva koyarlarmış doğup da ölünce. Erkek olursa Adem.

Çikolata yememiş
- Ben babamı da hiç görmedim biliyor musun?
- !!!!!
- Mezarını bile bulamadım. Gittim Sivas'ta aradım bulamadım biliyor musun? Sonra bak
- Nereye?
- Şuraya, çekmecenin üzerine. Ne görüyorsun
- Küçük bir kız çocuğu ama 2-3 yaşında o
- O benim ablammış işte. Onu da göremedim. Bak yanına iki tane melek heykelciği koydum. Bir de çikolata koydum tam önüne. Çünkü o hiç çikolata yememiştir biliyor musun. Gittim bir gece. Kızımın mezarına sarıldım. O yağmurda yaşta orada uyuya kalmışım.
- !!!
- Adamın biri görmüş. Ben mezar taşına sarılmışım öyle hareketsiz duruyormuşum. Kızım kızım diye.