Tekrara girmek istemiyorum ancak; tarihi önemde bulduğum bir açıklamasını daha detaylı ele almakta fayda var. Malum; Halk Tv'de yayımlanan bir programda Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına yönelik eleştiri dozunu çok aşan ve darbe ve faşizm daveti yapan açıklamaları günlerdir tartışıldı. MHP Lideri Bahçeli'nin bu konuda ne düşündüğü benim de en merak ettiğim konuların başında geliyor idi. Önce Metin Akpınar ne demişti hatırlayalım: "Demokrasiye ulaşamazsak belki lideri ayağından asarlar, belki mahzenlerde zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşayabilir." Yani diyor ki Akpınar: "Seçim demek demokrasi değildir, benim istediğim lider ve parti işbaşına gelir ise ben buna demokrasi derim. Eğer benim istediğim de olmaz ise; milletin yüzde 50'sinden fazlasının seçtiği lider de olsa onu Hitler gibi mahzenlerde zehirleyerek, Adnan Menderes gibi idam ederek veya Mussolini gibi ayağından asıp teşhir ederek yok etmek gerekir!" Bu sözler darbe çığırtkanlığı, iç savaş çağrısı değil de nedir? Bahçeli de benzer yorumlara belgeli bir örnek de verdi. 25 Nisan 1945'te sevgilisi ile birlikte ayağından asılarak halkın önünde öldürülen İtalya'nın faşist Lideri Mussolini'nin idam fotoğrafını gösterip, Akpınar'ı bu çağrısından ötürü "kendisine yazık ettiğini" ve tekrar televizyona çıkarak "özür dilemesi" gerektiği çağrısını yaptı. Demokrasiye inanmış, 21. Yüzyılda 1945'lerin faşist yönetimlerinin insanlık dışı örneklerine özlem çağrısı yapan kişinin yılların sanatçısı olması ayrı bir hazindir. Faşist İtalya'nın, faşist liderine yönelik insanlık dışı bu cezalandırmaya yönelik bir övgü ve beklentinin ifadesinden başka bir şey değildir. Darbe çığırtkanlığıdır. Yarım yüz yıldır sanatçı olan bir kişinin bu övgüye sığınması da anlaşılır bir durum değildir.