Tarihi 25 Nisan 2019

PKK sözcüsü, kimin sözcüsü?

ŞİDDET, hiç kimsenin, hiçbir amaç için bir hak arama veya tepkisini gösterme aracı olamaz, olmamalı.
Bu genel girişten sonra sözü nereye getireceğimi anladınız elbette; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na Çubuk'ta şehit cenazesinde yapılan fiili saldırıyı, aklı başında hiç kimse onaylamadı ve onaylamaz da zaten. Tahrik yerine itidal ve sağduyu çağrısı yapmak yerine, bu menfur olaydan bir siyasi rant çıkarma peşinde olanlar; ne şehidimiz Yener Kılıç evladımıza, ne onun acılı anne babası ve ailesine saygı duymak bir yana; yalanlarıyla onları başka tartışmaların içine çekmekte ve acılarını bile yaşatmama konusunda son derece acımasız olduklarına şahidiz maalesef.
CHP sözcülerinin bu açıklamalarından ve daha doğrusu ithamlarından herkes payını alıyor; Akkuzu mahallesi muhtarı, Çubuk Kaymakamı, güvenlik güçlerinin hepsine Kılıçdaroğlu'nun cenazeye katılacağını bildirdiklerini söyleyen CHP'liler, tek tek yalanlandı.
Güvenlik güçleri, Kılıçdaroğlu'nu korumakla görevli kişiler tarafından sabah saatlerinde aranıyor ama sadece cenazenin yeri ile ilgili bilgi soruyorlar.
Kendilerine Kılıçdaroğlu'nun katılıp katılmayacağı sorulduğunda da; "Henüz belli değil" cevabını verip, katılım olacağını daha sonra teyit etmiyorlar.
Yani bir güvenlik zafiyeti var ise; bunu gösteren Kılıçdaroğlu'nun katılacağı bilgisini yetkililere vermeyen, en iyi ifade ile ihmal eden güvenliğinden sorumlu kişilerdir. Muhtar'ın bizzat açıklamalarından öğreniyoruz ki; muhtara da kesinlikle haber verilmemiş.
Kendisini karşıladığı iddia edilen Kaymakam da twitter üzerinden yaptığı açıklamayla; Kemal beyin geleceğinden haberdar edilmediğini, Milli Savunma Bakanını karşılamaya gittiği anda giriş yapan Kılıçdaroğlu ile karşılaştığı ve doğal olarak onu da karşılamış olduğunu öğreniyoruz. Keza; CHP sözcülerinin suçladığı bir başka grup da MHP'liler idi. Ancak; olayın başından sonuna kadar bizzat orada bulunan MHP Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya'dan, bırakın MHP'lilerin bir kışkırtmasının olduğunu, tam tersine Kılıçdaroğlu'nun güvenli olarak eve girene kadar canlı kalkan gibi yanında oldukları ve evin önünde bekleyip, kalabalığı sakinleştirmeye çalıştıklarını öğreniyoruz ki; zaten görüntüler de bunları doğruluyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin dediği gibi; Karakaya'ya teşekkür edeceğine daha olmayan bir kurgudan söz dilmesi de ilginç.
Esas itibarıyla; iş gelip siyasetçilerin ve siyasetin; terör temsilcileriyle doğrudan veya dolaylı ilişki düzeyine yöneliyor. Burada hemen bir parantez açıp; Çubuk'lulara yapılan haksızlığın altını çizmek isterim. Çubuk ilçesi, en fazla şehidimizin verildiği ilçelerin başında gelir ve şehit acısı nedir, bu acı nasıl paylaşılır ve yaşanır milyonlarca insandan çok daha iyi bilir. Bu menfur olay yüzünden günlerdir Çubukluları zalim, saldırgan insanlar olarak gösterme çabalarını hayret ve üzüntüyle izliyorum.
Şehidimizin cenazesi sırasındaki yoğun duygusallık kadar, neden orada bulunan diğer siyasetçilere değil de CHP Liderine yapıldığı da sorgulanmalı. Siz eğer siyasi hesap uğruna terör örgütlerinin doğrudan ya da dolaylı temsilcileri, sözcüleri ile işbirliği yapar ve terörü meşrulaştırma yoluna giderseniz, terör örgütlerinin de bu tavır üzerinden cesaretini arttırırsanız, gelecek tepkilerin boyutunu da öngörmeniz gerekir. Bakın, iki gün önce terör örgütü PKK'nın elebaşlarından Duran Kalkan, videolu bir mesaj yayınladı ve CHP ile HDP'nin işbirliğini "bir adım daha öteye taşımanın zaruri olduğundan" söz etti ve: "Halk bizden alternatif yönetim örgütlenmesini hayata geçirmemizi bekliyor" derken, acaba nereden güç aldı dersiniz?
Sözün özü; şiddet hiçbir haliyle elbette savunulamaz, desteklenemez.
Ama siyasetçi; halkın en hassas olduğu konuda; şehitlerimizin kanı ellerine bulaşmış hain teröristlerle, terör örgütleriyle işbirliği yapmış ise; şehit yakını olsun olmasın yüreğinde vatan sevgisi, evlat sevgisi taşıyan 82 milyon kişinin tepkisini öyle ya da böyle çekeceğini bilmeli.