Zaten dizinin başından beri 'problem' bir karakter olacağı belliydi. Yurt dışına yollanan Savaş, ağalık sisteminin 'iyi yüzü' olarak tasarlanmışken Mustafa'nın bütün kötülükleri bünyesinde toplayacağı kesindi.
Neyse, Ahmet Moran'a sığınan Mustafa'yı Pala Dayı alıp eve getirdi. Tabii bu arada bir temiz dövdü. Şahnur Hanım, her zamanki loş ışıkta kabul etti oğlunu makamına ve o cümleyi söyledi; "Vah bana vah! Katil doğurup büyüten Şahnur Ana'ya… Yazıklar olsun!" Mustafa, bu söz üzerine annesinin dizlerine kapandı; "Anne çok pişmanım." Şahnur Ana devam etti; "Can aldıktan sonra pişman olsan ne fayda!"
Benim anlamadığım illa silahla can alınca mı bu üzüntü duyuluyor? Şahnur Ana'nın büyük oğlu, kocası, kardeşi, dünürü uyuşturucuyla can almıyor muydu? Bu aileler uyuşturucu ticaretiyle geçinmiyor muydu? Savaş, bu işe karşı çıkınca Şahnur Ana hop oturup hop kalkmamış mıydı? Aynı Şahnur Ana, Ahmet Moran'ın kızını öldüreceğini düşünmüyor mu? Farkında değil ama Şahnur Baldar'ın zaten dört bir tarafı eli kanlı insanlarla dolu… Şahnur Ana'nınki biraz geç kalınmış bir isyan!
* * *
CADI KAZANI
Melekler Korusun, gayrimeşru çocuk konusunda birinci olmayı başardı. 4 genç karakterden 3'ü evlenmeden hamile kalmayı başardı. Dizide ilk hamile kalan Esin'di. Ardından Eylül daha evlenmeden hamile kalmaya çalıştı. Başardı ama bebeğini düşürdü. Şimdi de İpek hamile! Ehh bir özgür kız Özgür kaldı! Darısı başına Özgürcüm, sizin dizide pek moda nikahsız çocuk yapmak…
* * *
ALKIŞ
Ezel'in adım adım intikamı, Eyşan'la 12 sene sonra tekrar sevişmesi ve her şeyin tadında olması harikaydı. Ancak beni en etkileyen sahne Ezel'in Dayı ile karşılıklı oynadığı satranç tahtasını ayağıyla devirdiği sahne oldu. Ezel, oyunlardan bıktığını, kumpas kurmaktan yorulduğunu böylece anlattı.
İçinden tekrar Ömer hortladı, sevdiğine yaptığını yediremedi belki de. Sözlerle değil, yıkılan satranç sehpasıyla anlattı derdini… Sinemasal bir anlatımdı. Keşke diğer dizilerde de böyle anlatımlara daha çok rastlasak!